Cevap:
İnsan bedeninde bulunan maddeler, topraktan, sudan ve havadan gelmektedir. Canlıların ihtiyaç maddeleri, bu üç kaynaktan hâsıl olmaktadır. İnsan çürüyünce, hâsıl olan maddeler, yine bu üç yere dağılıyor. Kıyamette tekrar dirilmek, bu maddelerin veya benzerlerinin tekrar bir araya gelmeleri ile olacaktır.
Kalp, ruh ve melekler de, yalnız oldukları zaman, terakki etmez, yükselmez. Yaratıldığı mertebede kalır. Kalp ve ruh, bu beden ile birleşince, terakki etmek, yükselebilmek hassasını kazanıyor. Yahut, kâfir olmak, günah işlemek sebepleri ile, alçaklaşıyor, harap oluyor.
Kalp ve ruhun kuvvetleri vardır. Bu kuvvetler, bitki ve hayvanların kuvvetleri gibi değildir.
Nebatların ve hayvanların da, kendilerine göre ruhları vardır. Kalp, yalnız insanda vardır. Her canlıda (Nebati ruh) vardır. Doğma, büyüme, tagaddi [beslenme], zararlı maddeleri dışarı atma, üreme ve ölme gibi canlılık işlerini (Nebati ruh) yapar. Bu işler, insanlarda ve hayvanlarda ve nebatlarda da yapılmaktadır. Nasıl yapıldığı tabiat bilgisi derslerinde öğrenilmektedir. Bunlarda büyüme, bütün hayat boyunca yapılmaz. Muayyen bir miktara vardıktan sonra, bu iş durur. Bu miktar, insanlarda ortalama yirmi dört yaşına geldiği zamandaki miktardır. Yağlanmak, şişmanlamak, büyümek değildir. Beslenme ölünceye kadar devam eder. Çünkü, gıda almadan yaşanamaz.
Hayvanlarda ve insanlarda, (Hayvani ruh) da vardır. Bunun yeri göğüstür. İstekli hareketleri yaptıran bu ruhtur. İnsanlarda, kalbin emri ile yapar. (İslam Ahlâkı s. 133)
***
Sual: Fakir veya zenginin hac yapmasının sevabı aynı mıdır? Nafile hacca gitmek mi, İslâma faydası olan yerlere vermek mi daha sevabdır?
Cevap:
İbni Âbidîn, hac bahsinin sonunda buyuruyor ki, (Hacca giden fakir, Mekke’ye gidinceye kadar nafile ibadet yapmaktadır. Nafile sevab almaktadır. Mekke şehrine girince, hac etmesi farz olur. Zengin ise, memleketinden hac için çıktığı anda farz sevabı kazanmaktadır. Farzın sevabı, nafilenin sevabından daha çoktur. Fakir, memleketinde ihrama girerek yola çıkarsa, yolda da farz sevabı kazanarak, zenginin sevabına kavuşur.
Anası veya babası kendisine muhtaç olmayan bir kimse, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez. Cami, Kur’ân-ı kerim kursu ve benzeri, İslâma faydası olan şeyleri yapmak, nafile hacdan ve ömreden daha sevabdır. Nafile hac ve ömre yaparken sarf edilen paralar, Müslümanların muhtaçlarına veriliyorsa, nafile hac ve ömre yapmak, kendi memleketinde sadaka vermekten daha efdal olur. Çünkü, hem mal ile, hem beden ile ibadet yapılmaktadır.
(Makâmât-ı Mazheriyye)de, 26. cı mektupta diyor ki, (Hacda bir farzı veya vacibi özürsüz terk etmemek veya haram, mekruh işlememek lâzımdır. Aksi hâlde, nafile hac ve ömre yapmak sevab değil, günah olur). Asker olarak veya yazı ve propaganda ile İslâmiyete hizmet etmek, nafile hacdan ve ömreden daha sevabdır. Böyle cihad hizmeti olmayan için, memleketinde fakir, muhtaç ve salihlere yahut seyitlere ve Ehl-i sünnet bilgilerini yayanlara para yardımı etmek, nafile haclardan ve cami, Kur’ân-ı kerim kursu ve benzeri hizmetleri yapmaktan daha sevabdır). (Tam İlmihal s. 351)