Cevap:
Âlimlerin çoğuna göre, altın ile gümüş her ne hâl ve şekilde olursa olsun ve her ne niyet ile saklanırsa saklansın, zekâtı verilir. Şafii’nin sahih kavlinde ve Hanbeli mezhebinde, kadınların ziynet olarak kullandıkları altının ve gümüşün zekâtı verilmez.
Ticaret eşyasının kıymeti, yani nisap hesap edildiği vakitteki alış fiyatı, alış-verişte kullanılan altın veya gümüş paradan hangisi ile nisap miktarı oluyorsa, onun ile hesap edilir. İkisi ile de nisap miktarı oluyorsa, fakirlere daha faydalı olanı ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Hükûmet tarafından damgalı altın veya gümüş paralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Hangisi ile hesap edildi ise, yine onun ile zekât farz olduğu gündeki, yani nisap üzerinden bir sene geçtikten sonraki piyasaya göre, yeniden hesap edilen kıymetinin, yani alış fiyatının veya eşyanın kendisinin kırkta biri verilir. Altın ile gümüşün para olarak kullanılmadığı yerlerde, başka metal veya kağıt paralar, şimdi altın karşılığıdır. Böyle paralarla satın alınmış olan ticaret eşyasının ve kağıt paraların, fıtra ve kurbanın nisapları, Şeyhayne “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” uyarak, damgalı altın paralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Gümüş ile hesap edilmez. (Keşf-i rümûz)da diyor ki, (Eşyanın kıymetleri altın ve gümüş ile anlaşılır). (Tam İlmihâl s. 297)
***
Sual: Ticaret eşyasının, nisap miktarını bulmaz ise ve yanında altın da varsa ne yapılır? Altın ile birlikte ticaret eşyası da bulunan kimse, bunların zekâtı olarak yalnız altın veya ticaret malı verebilir mi?
Cevap:
İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh” buyuruyor ki: Ticaret eşyasının altın ve gümüş üzerinden kıymetleri, nisap miktarını bulmaz ise ve yanında altın veya gümüş de varsa, eşyanın kıymeti altın veya gümüş kıymetine eklenerek, nisap tamamlanır. Yalnız altını olan, zekâtını, altın olarak verir. Gümüş olarak kıymeti verilmez. Gümüşün zekâtı da, altın olarak verilemez. Yalnız altını veya gümüşü veya kağıt parası olup da, ticaret eşyası bulunmayan kimse, bunların zekâtı olarak, başka mal veremez.
Bütün fıkıh kitaplarında da, açıkça bildirildiği gibi, altın veya gümüş ile birlikte, ticaret eşyası da bulunan bir tüccar, her biri ayrı ayrı nisap miktarında olsalar dahi, altın ve gümüş zekâtı olarak da, ticaret malından verebilir. Zekât ve uşur ve haraç ve fıtra ve nezir ve kefaret olarak verilecek mallar yerine bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Yani, bunların kendileri mevcut olduğu halde, aynı değerde olan, kendi cinslerinden veya başka cinsten zekât malı veya altın, gümüş para da verilebilir.
Hayvanın kıymeti, verileceği gündeki piyasaya göre hesap edilir. Orta dört koyun yerine, semiz üç koyun verilebilir. Fakat, ağırlık ve hacim ile ölçülen mal yerine kendi cinslerinden kıymetleri verilemez. Başka cinsten kıymetleri verilebilir. Altın ve gümüşün zekâtı ağırlıkları ile, yani tartarak verilir. Ticaret için olan hububatın ise, hacimleri ile, yani ölçek ile verilir. Böyle fâiz olabilen [yani vezin veya hacim ile ölçülen] malların kendi cinsinden, kıymetleri verilmez. Mesela, beş dirhem bakırlı gümüş yerine, aynı kıymette, dört dirhem saf gümüş verilemez. Beş dirhem hâlis yerine, beş dirhem adi, yani ayarı düşük verilir. Fakat bu surette, bile bile vermek mekruh olur. Beş kile adi buğday yerine, aynı kıymette olan dört kile hâlis buğday verilemez. Bir kile daha vermek lâzım olur. Fakat bunlardan herhangi birinin zekâtı olarak başka cinsten ticaret malı verilirken, o memleketlerdeki alış kıymeti hesap edilerek verilir. (Tam İlmihâl s. 298)