Dünya fanidir. İnsan bu dünyada sefil olsa, üzülmeye değmez. Aksine köşklerde yaşasa, bir eli yağda, bir eli balda olsa, sevinmeye değmez. Muazzam köşkler yaptıran çok kimse vardır ki, köşkleri durur, fakat kendileri yoktur, vefat etmişlerdir. İmam-ı Ebu Yusuf, Halife Harun Reşid'e tavsiyesinde buyuruyor ki:
"Bugünün işini yarına bırakma, aksi hâlde işleri zayi etmiş olursun. Ecel geldikten sonra artık iş ve ibadet yapılamaz. İki işten, âhiret için olanı tercih et! Çünkü âhiret sonsuz, dünya geçicidir. Dünya da, içindekiler de yok olacaktır. Âhiret ise devamlı kalınacak yerdir. Yarın Allah'ın huzuruna âsi olarak çıkma! Şunu iyi bil ki, Allahü teâlâ, kullarını makam ve mevkilerine göre değil, amellerine göre hesaba çekecektir. Allahü teâlâ ikaz ediyor, o hâlde dikkatli ol! Çünkü sen boş yere yaratılmadın, bu sebeple de başıboş bırakılmayacaksın. Şüphesiz, yaptıklarından hesaba çekileceksin.
Peygamber efendimiz, (Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
Ömrünü, nerede nasıl geçirdi? İlmiyle nasıl amel etti? Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcadı? Bedenini nerede yordu, hırpaladı?) buyuruyor. Bu soruların cevabını hazırla!"
İnsan öldüğü zaman, dünyalık olarak elde ettiklerinin hepsi dünyada kalacaktır. Ağır bir hastalığa yakalandığı zaman bile, mal mülk, evlat demeyip, sadece (Benim akıbetim ne olacak?) diye kendini düşünür. Mademki ölüm mutlaktır, niye akıbetimizi düşünmeyi sona bırakıyoruz?Son nefeste imanla gitmek istiyoruz. Son nefesimizi de ne zaman vereceğimizi bilmiyoruz, her an olabilir. O zaman neyi bekliyoruz? Şimdiden Allah demeye, her şeyi Allah için yapmaya başlayalım. Peygamber efendimiz, (Helekel müsevvifûn) yani (Sonra yaparım diyenler helâk oldu) buyuruyor. Bu, (Dinin emir ve yasaklarını sonraya bırakanlar helak oldu) demektir.
Allahü teâlâyı unutturan mal mülk, makam ve mevkiler hep dünyalık olur, fakat Onun rızasına uygun şekilde kazanılıp kullanılanlar dünyalık olmaz. Dünyalık şeylerin ne kıymeti vardır? Maalesef şimdi insanlar, dünyalık işleri birinci plana alıyor, âhiret işlerini ise arka plana atıyor. Hâlbuki her şeyin başı, birinci derecede önemli olan, Allahü teâlânın sevgisini, rızasını kazanmak ve Onun emir ve yasaklarına uymaktır.