Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi büyük zatların hakkı ödenmez. Onlar olmasaydı kim bilir ne kötü yollara girerdik. Onlara çok şey borçluyuz. Bize Ehl-i sünnet itikadını öğrettiler. En büyük iyilik budur, çünkü Ehl-i sünnete uymadan Cennete girilmez. Bize büyükleri tanıttığı için Cenâb-ı Hakk’a ne kadar şükretsek azdır. Çünkü din, ancak görmek, işitmek ve konuşmakla öğrenilir. En şanslı insan, o büyükleri tanıyıp sohbetine kavuşandır.
Bu nimete kavuşmayan, hiç olmazsa onların talebeleriyle beraber olmaya, varsa kitaplarını okumaya çalışmalı. Yani Eshab-ı kirama kavuşan Tâbiîn gibi olmalı. (Bu büyük zatları sevenler, gökteki yıldızlar gibidir. Onlarla beraber olan, imanını kurtarır) buyurulmuştur. Yani büyükleri gören ve sevenler müşrik ve bid'at ehli olamaz. Kumaş rengini aldıktan sonra, artık o renk solmadığı gibi, onların işledikleri günah da, küfre götürmez. Eshab-ı kiramı tarif ederken (Kumaş boyayı nasıl emerse, Resulullah’ı bir kere gören, tıpkı kumaşın o boyayı emdiği gibi başka bir insan olurdu. Artık o kumaştan nasıl o boya çıkmazsa, Eshab-ı kiramdan da bu sahabîlik özelliği çıkmaz) buyurulmuştur.
Eshab-ı kiram günah işlese de, Eshab olma vasfını kaybetmez. Çünkü kumaş bir kere solmayan renkle boyandı. Artık onun rengi değişmez. Büyükleri sevenler de böyledir. Onların kitaplarına kavuşmak da büyük nimettir. O büyük zatlardan birinin sohbetine kavuşamayan, kitaplarını okumak nimetine kavuşmaya çalışmalı. Bu da, sohbetinde bulunmak gibi çok kıymetlidir.
İslamiyet’in garip olduğu zamanda, dinimizi Allah'ın kullarına yaymak için aşkla çalışan, yorulan, kendilerini tehlikeye atarak hizmet eden mücahidlere ne mutlu! Hadis-i şerifte, (Allah’ın kullarına Allah’ın dinini öğretmeye gidenin bastığı yere, melekler kanatlarını serer. Gökteki melekler, yerdeki hayvanlar, havadaki kuşlar, denizdeki hayvanlar, ona dua ederler. Kıyamette ona, peygamberlerin gıpta edeceği bir makam ihsan edilir) buyuruldu. Böyle büyük bir nimet içinde olan, herkesi affetmeli, üzülmemeli, kızmamalı. Nimete kavuşan kızmaz, neşelenir. (Müminin alameti güler yüz; münafığın alameti ise çatık kaş, asık surattır) hadis-i şerifine uymalı.
Allahü teâlâ, verdiği nimeti göstermemizi sever. Dinimize hizmet nimetine kavuşan talihli insan, bunu güler yüzle, tatlı dille, sabırla, şefkatle ve merhametle göstermeye çalışmalıdır.