Cevap:
(Sahîh-i Buhârî)deki bir hadîs-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmağı farz bilir, vazife bilir ve orucun sevabını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günahları af olur). Demek ki, orucun Allahın emri olduğuna inanmak ve sevab beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruç tutmak güç olmasından şikayet etmemek şarttır. Günün uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmasını fırsat ve ganimet bilmelidir.
Hâfız [yani hadîs âlimi] Abdül’ azîm-i Münzirî, (Ettergîb vetterhîb) kitabında ve hâfız Ahmed Beyhekî (Sünen) kitabında, Cabir bin Abdullah’tan “radıyallahü teâlâ anh” haber verdikleri bir hadîs-i şerifte, (Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazan-ı şerifte beş şey ihsan eder ki, bunları hiçbir Peygambere vermemiştir:
1- Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ müminlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azap etmez.
2- İftar zamanında, oruçlunun ağzı kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların af olması için dua eder.
4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, ahirette vermek için, Ramazan-ı şerifte Cennette yer tayin eder.
5- Ramazan-ı şerifin son günü, oruç tutan müminlerin hepsini af eder) buyurdu. (Tam İlmihâl s. 313)
***
Sual: Orucun farzları nelerdir ve kaç çeşit oruç vardır?
Cevap:
Orucun farzı üçtür: 1- Niyet etmek, 2- Niyeti ilk ve son vakitleri arasında yapmak, 3- Fecr-i sâdık, yani tan yeri ağarmasından, güneşin batmasına kadar olan zaman [yani şer’i gündüz] içinde, orucu bozan şeylerden sakınmaktır.
Sekiz türlü oruç vardır: 1- Farz oruçlar: Farz oruç ta, iki kısımdır: Muayyen zamandaki oruç, Ramazan-ı şerif orucudur. 2- Muayyen zamanda olmayan farz oruçlar: Kaza ve kefaret oruçları böyledir. Fakat, kefaret oruçları farz-ı amelîdir. Yani, inkâr eden kâfir olmaz. 3- Vacib oruçlar: Bunlar da, muayyen olur. Belli gün veya günler oruç adamak gibi. 4- Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir veya birkaç gün oruç adamak gibi. 5- Sünnet olan oruçlar: Muharremin dokuzuncu ve onuncu günleri oruç tutmak gibi. 6- Müstehab oruçlar: Her Arabi ayın 13., 14. ve 15. ci günleri oruç tutmak gibi ve yalnız Cuma günü oruç tutmak gibi ve kurban bayramı arefesinde oruç tutmak gibi. Yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruh olur da denildi. Cuma günü oruç tutmak isteyenin, perşembe veya cumartesi günü de tutması iyi olur. Çünkü, sünnet veya mekruh denilen bir işi yapmamak lâzımdır. 7- Haram oruçlar: Fıtır bayramının (Ramazan) birinci günü ve kurban bayramının her dört günü oruç tutmak haramdır. 8- Mekruh oruçlar: Muharremin yalnız onuncu günü oruç tutmak ve yalnız cumartesi günleri oruç tutmak ve Nevruz ve Mihrican günleri oruç tutmak ve bütün sene, her gün oruç tutmak ve konuşmamak şartı ile oruç tutmak mekruhtur. (Tam İlmihâl s. 314)
***
Sual: Oruç tutmaya, takvime göre başlanabilir mi? Hilali görmek şart mıdır?
Cevap:
Ramazan olmak için Şabanın yirmidokuzuncu günü, gurup vaktinde hilali, yani gökte yeni ayı aramak ve ayı görmek, eğer görülmezse, Şaban ayı otuz gün tamam olmak lâzımdır. Şabanın otuzuncu günü öğle namazı zamanına kadar oruç tutup, o gün Ramazan olduğu ilan edilmezse, orucu bozmak lâzım olur. Bozmayıp oruca devam etmek tahrimen mekruhtur. Ramazana, hilali görmeden başlayıp, yirmidokuzuncu gecesi bayram hilali görülürse, Şaban rüyet ile başlamış ise, bayramdan sonra bir gün kaza edilir. Rüyet ile başlamamış ise, iki gün kaza tutulacağı (Hindiyye) ve (Kâdîhân)da yazılıdır. Bulutlu havada hilali bir adil Müslüman kadın veya erkeğin gördüm demesi ile, açık havada ise, birçok kimsenin şehadet etmesi [söylemesi] ile, kadı yani ahkâm-ı islâmiyyeyi tatbik eden hakim, Ramazan olduğunu ilan eder. Kadı bulunmayan yerlerde, hilalin bir adilin gördüm demesi ile Ramazan olur. İki adilin gördüm demeleri ile bayram olur.(Adil) demek, büyük günah işlemeyen ve küçük günaha alışık olmayan demektir. [Namazı terk etmek büyük günahtır.]
Adaleti şüpheli olanın da sözü kabul olunur. Ramazana ve bayrama takvim ile, hesap ile başlamak câiz olmadığı (Fetâvâ-ı Hindiyye)de de yazılıdır. Hilali görmekle Ramazanın başlaması, hesapla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Fakat bir gün önce olamaz. Arafat’ta vakfeye durulan (Arefe) günü de böyledir. (Tam İlmihâl s. 315)