Cevap:
(Hadîka), ikinci cilt, ikiyüzaltmışyedinci [267] sahifede diyor ki, (Zaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna, kölesine iş gördürmek ise, daha büyük günahtır. (Müslim)de Abdullah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” diyor ki, çocuklarla oynuyordum. Ansızın Resûlullah geldi. Kapı arkasına saklandım. Yanıma gelip, avucu ile sırtımı okşadı. (Git bana Muaviye’yi çağır) buyurdu. Bu hadîs-i şerife göre, çocukların, haram olmayan oyunları oynaması ve çocuğa birisini çağırmak için güvenilmesi ve ufak işlerin yaptırılması câizdir. Kendi küçük oğlunu ve kızını ve torunlarını bir işte kullanmak, fakir olana veya çocuğu yetiştirmek için olursa câizdir. Çocuğun, babasına hizmet etmesi vacibtir).
Başkasından sadaka istemesi haram olan kimsenin, zekât istemesi de haram olur. Başkasında olan alacağını istemek, sözbirliği ile câizdir. Zenginin fakirdeki alacağını istemesi de böyledir. Fakat fakirin, ödeyebilecek güce gelmesini beklemesi vacibtir. Af etmesi daha sevabdır. Din adamlarının, hâfızların ve din düşmanları ile beden, söz ve kalemle cihad edenlerin, Müslümanların mallarını, canlarını ve haklarını koruyan devlet adamlarının ve hâkimlerin, Beyt-ül-mâldan, geçinecek kadar para veya mal almak hakları vardır. Bu haklarını istemeleri câizdir. (Tam İlmihal s. 790)
(Bey’ ve şirâ risâlesi) sonunda diyor ki, (Yetim oğlana ücretsiz olarak, yalnız annesi iş yaptırabilir. Velisi, akıllı çocuğu, hocaya veya ustaya verip, buna öğret! Bu da sana hizmet etsin dese, bunlar çocuğa hafif iş yaptırabilir. [İlim ve edep öğreten velisi de, hocası gibidir.] Fakat, yaptıracakları işin ve sokaktaki çeşmeden getireceği suyun, piyasaya göre ücretinin, öğretmek ücretinden fazla olmaması ve hizmet etmeği, velinin söylemiş olması lâzımdır. Akıl, baliğ kimsenin kendisi gelip, bana öğret, ben de sana hizmet edeyim demesi de böyledir. Çocuğun kendisi ve malı için velisi, yani babası, baba yoksa babanın vasisi, vasi yoksa dedesi, dedesi de yoksa, bunun vasisi, bu da yoksa hâkim, ücret ile, hafif işlerde çalıştırabilir. Ücret, yalnız çocuk için sarf edilir). Kadın, veli olamaz. (Tam İlmihal s. 791)
***
Sual: Müminin kâfiri sevmesi nasıl olur? Akrabalık bağı sebebiyle sevmekle, iş ortaklığı yapmak suretiyle sevmek, beraber olmak aynı mıdır?
Cevap:
Urvetülvüskâ Muhammed Masum Fârûkînin (Mektûbât) kitabı üçüncü cilt 55. mektubunda buyruluyor ki: Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur. Birincisi, onun küfrünü beğenir. Bunun için sever. Bu muhabbet yasaktır. Çünkü, onun dininden razı olmuştur. Küfrü beğenen kâfir olur. Böyle muhabbet, imanı giderir. İkincisi, herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmektedir. Bu muhabbet memnu (yasak) değildir. Üçüncüsü, ikisi ortasıdır. Onlara meyleder, yardım eder. Dininin bâtıl olduğunu bilerek, akrabalık, iş arkadaşlığı sebebi ile dostluk yapar. Bu muhabbet küfre sebep olmaz ise de, câiz değildir. Çünkü bu muhabbet, zamanla dinini beğenmeğe sebep olur.
Müseylemetül-kezzâbın adamları iki sahabiyi yakaladı. Birisine, (Muhammedin peygamber olduğuna inanıyor musun?) dedi. Evet dedi. (Benim de peygamber olduğuma inanıyor musun?) dedi. Buna da evet dedi. Müseyleme, kendisinin Benî Hanife kabilesine peygamber olduğuna, Muhammed aleyhisselâmın Kureyş kabilesine peygamber olduğuna inanıyordu. Bunu serbest bıraktı. Diğerini getirdiler. Buna da sordu. Birinci suale evet, ikincisine, ben sağırım dedi. Bunu öldürdü. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” haber alınca, (İkincisi, imanı üzere şehit oldu.
Birincisi, Allahü teâlânın verdiği izne tâbi oldu) buyurdu. Nahl sûresinin 106. cı âyet-i kerimesi mealen, (İkrah ile [korkutularak] kalbi iman ile dolu iken küfür söyleyen af olur) olup, ikrah olunca, küfre izin vermektedir. (Hak Sözün Vesîkaları s. 349)