Cevap:
Hakîkî islâm âlimi, büyük Velî Abdüllah Dehlevî “rahmetullahi teâlâ aleyh” seksensekizinci mektubunda buyuruyor ki, (Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin için ve fukaraya yardım ve İslâmiyete hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak, çok iyidir.
Süleyman aleyhisselâm ve emîr-ül-müminîn Osman ve Abdurrahman bin Avf ve Eshâb-ı kiramdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı. Fukara-yı sabirin (sabreden fakirler) ve agniyayı şakirinden (şükreden zenginler) hangisinin efdal olduğu ihtilaflıdır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” fakirliği ihtiyar etmişti. (Rabbim, beni doyuruyor, içiriyor) buyururdu. Fakirlik, ibadete ve hizmete mani olursa, taat yapmağa kuvvet hâsıl etmek için, zengin olmak efdaldir. Böyle zenginlik büyük nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti dilediğine ihsan eder).
Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin için ve fukaraya yardım ve İslâmiyete hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak, çok iyidir.
Müslüman, dünyayı sevdiği, dünyaya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmağı emrettiği için çalışıp kazanır. Nefsinin kötü arzularına, zevklerine kavuşmak için çalışıp para kazanmak ve çalışırken helali haramdan ayırmamak, başkalarının haklarına saldırmak, onlara olan borçlarını ödememek, kanunlara karşı gelmek, vergilerini vermemek, dünyaya düşkün olmağı gösterir. Dünyaya düşkün olmak, büyük günahtır.
Allahü teâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği gibi çalışıp, kazandığını, Onun emrettiği yerlere sarf etmek, ibadet yapmak olur. Çok sevab olur. (Tam İlmihal s. 790)