Cevap:
Sadaka istemekte üç zarar vardır. Allahü teâlânın, nimeti az gönderdiğini haber vermektir ki, haramdır. Kendini zelil etmektir. Müminin Allahtan başkasına boyun bükmesi câiz değildir. İstenilen kimseye de eziyet etmektir.
Zaruret olmadıkça, bu da haramdır. Bunun için, takva sahipleri, kimseden bir şey istememişlerdir. Bişr-i Hâfî, Sırr-î Sekatîden başka kimseden bir şey istemezdi. (Onun mal verince, sevineceğini biliyorum, onu sevindirmek için istiyorum) derdi. Bişr buyurdu ki, (Üç çeşit fakir vardır: İstemez, verince de almaz. Bunlar, İlliyyinde melekler iledirler. İstemez, verince alır. Bunlar, Cennetlerde mukarreblerledir. İhtiyacı olunca ister. Bunlar, sadıklar olup, Eshâb-ı yemin iledirler.) Netice olarak deriz ki, zaruret olmadan dilenmek haramdır ve çirkindir.
Zaruret ve ihtiyaç halinde mubah olur. Lakin, derecenin azalmasına sebep olur. Ölüm halinde vacib olur. İstemeyip ölürse, günaha girerek ölür.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hazret-i Ömer’e hediye gönderdi. Ömer “radıyallahü anh”, almayıp geri gönderdi. Karşılaştıkları vakit, (Niçin almadın?) buyurdu. Ya Resûlallah, (En hayırlınız, kimseden bir şey almayandır) buyurmuştunuz. (O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır) buyurdu. Ömer, cevap vererek, (Allahü teâlâya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden gelen her şeyi alacağım) dedi. (Hak Sözün Vesikaları s. 337)
***
Sual: Silahlı mücadele yaparak İslamiyeti yaymaya çalışmak her Müslümanın vazifesi midir yoksa yalnız devlet mi yapar?
Cevap:
Cihad etmek, Allahü teâlânın dinini, Onun kullarına ulaştırmak için, çalışmak demektir. Bunun bir şekli, milletlerin başına geçmiş olup, onları köle gibi kullanan, İslam dinini işitmelerine mani olan, emrindeki insanlara zulüm, işkence yapan zalimlerle harp edip, onları kahr ve yok ederek, İslam dinini insanlara duyurmaktır. İslam dinini işitenler, Müslüman olup olmamakta serbesttirler. İsterlerse Müslüman olurlar. İsterlerse, İslamın ahkâmına, kanunlarına tabi olarak yaşar, kendi ibadetlerini yaparlar. Bu silahlı cihadı, yalnız hükûmet yapar. Devletin ordusu yapar.
Bütün Müslümanlar, hükûmetin verdiği vazifeleri yapmak sureti ile bu cihada iştirak ederek, cihad sevabına kavuşurlar. Dinimizi, milletimizi yok etmek için saldıran kâfirlere karşı da müdafaa için cihad yapar. Ayrıca İslam dinini bozmak, yıkmak için, tuzaklar hazırlayan bid’at ehli, sapık, bölücü kuvvetlerle de harbeder. Bütün millet, hükümete yardımcı olarak, cihad sevabına kavuşurlar. (Hak Sözün Vesikaları s. 257)