Cevap:
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde; “Haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, söz birliği ile mubahtır” deniliyor. Kimyâ-i se'âdet kitabında da buyuruluyor ki:
“Şunu iyi bilmelidir ki, insanlara, (Muhakkak helal olan, Allahü teâlânın helal bildiği şeyleri yiyiniz!) diye emrolunmadı. Bunu kimse yapamaz. Belki, (Helal olduğunu bildiğinizi yiyiniz!) denildi. Haram olduğu meydanda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu herkes yapabilir. Nitekim, Resûlullah efendimiz, bir müşrikin testisinden abdest aldı. Hazret-i Ömer, Hristiyan kadının testisinden abdest aldı. Eshab-ı kiram, gayr-i müslimlerin verdiği suyu içerlerdi. Halbuki, pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Gayr-i müslimler ise, çok kere pis olur. Elleri ve kapları alkollü olur. Hepsi, besmelesiz kesilen veya kesilmeyip başka suretle öldürülen hayvanları yerler. Fakat, pisliği görülmedikçe, temiz deyip yerlerdi. Aldıkları gayr-i müslim şehirlerinde, kitaplı kâfirlerden et, peynir satın alır, yerlerdi. Halbuki, o şehirlerde Müslüman olmayanlar arasında içki satan, faiz alıp veren ve dünyaya gönül bağlayan yok değildi.”
Haram olduğu, görerek veya adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir.
***
Sual: Necis, pis şeyleri yiyen hayvanların etini yemek, sütünü içmek, dinimizce uygun mudur?
Cevap:
Tezek ve başka necis, pis şeyleri yiyen hayvanın eti kokarsa, yanına yaklaşınca pis koku gelirse, eti, sütü ve teri necis olup, etini yemesi, sütün içmesi mekruhtur. Bu hayvan, temiz şey ile beslenip, pis kokusu kalmazsa, o zaman caiz olur. Bunun için, tavuk üç gün, koyun dört, deve ve sığır ise, on gün hapis olunur, dışarı bırakılmaz.
***
Sual: İnanılması lazım olan şeyleri yani iman bilgilerini, farzları, haramları öğrenmemek de günah mıdır?
Cevap:
İman edilecek şeyleri, farzlardan, haramlardan meşhur olanları, lüzumu kadar öğrenmek, herkese farzdır. Bunları öğrenmemek haramdır. İşitip de, öğrenmeye ehemmiyet vermemek ise küfür olur yani imanı gider.
***
Sual: Himmet etmek ne demektir? Yalnız Müslümanlarda mı olur, kafirlerde de hasıl olur mu?
Cevap:
(Reşehât)da, Ubeydüllah-i Ahrâr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” buyuruyor ki: ((Himmet etmek), Allahü teâlânın isimleri ile münasebeti olan bir zatın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurması demektir. Bu şeye teveccüh eder. Kalbine bundan başka hiçbir şey getirmez. Yalnız, o işin yapılmasını ister. Allahü teâlâ da o işi yaratır. Allahü teâlânın âdeti böyledir. Kâfirlerin himmet ettikleri şeylerin de hâsıl oldukları görülmüştür. Allahü teâlâ, bana bu kuvveti ihsan etmiştir. Fakat, bu makamda edep lâzımdır. Edep de, bendenin kendisini Hak teâlânın iradesine tâbi etmesidir. Hakkı kendi iradesine tâbi etmemektir. Hak teâlânın fermanına muntazır olmaktır. İradesi taalluk edip ferman buyurunca, himmet etmektir).
Übeydüllah-i Ahrârın oğlu hâce Muhammed Yahya buyurdu ki: (Tasarruf sahipleri üç çeşittir: Bir kısmı, Allahü teâlânın izni ile, her istedikleri zamanda, diledikleri kimselerin kalbinde tasarruf ederek, onu fena makamına eriştirirler. Bazısı, Allahü teâlânın emri olmadan tasarruf etmez. Emir olunan kimseye teveccüh ederler. Bir kısmı ise, kendilerine bir sıfat, bir hâl geldiği zaman kalplere tasarruf ederler). (Tam İlmihal s. 751)