Cevap: Kalb hastalıklarının birisi de, (nefsin hevâsı)na, şehvetlerine, isteklerine, lezzetlerine tâbi olmaktır. Bunun kötü olduğu, âyet-i kerimelerde açıkça bildirilmiştir.
Nefsin arzularının, insanı Allah yolundan saptırıcı oldukları, Kur’ân-ı kerimde haber verilmiştir. Çünkü nefs, daima Allahü teâlâyı inkâr, Ona inat, isyan etmek ister. Her işte, nefsin arzularına uymak, nefse tapınmak olur.
Nefsine uyan, küfre veya bid’at sâhibi olmağa yahut fıska yani haram işlemeğe başlar. Ebû Bekr Tamistânî “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, (Nefse uymaktan kurtulmak, dünya nimetlerinin en büyüğüdür. Çünkü nefs, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür). Sehl bin Abdüllah Tüsterî diyor ki, (İbadetlerin en kıymetlisi, nefse uymamaktır).
İslâm bin Yûsüf Belhî, Hâtem-ül-esam’a [237 h.] bir şey hediye etti. Hâtem bunu kabul edince, bunu kabul etmek nefsin arzusuna uymak olmaz mı dediler. Kabul etmekle kendimi zelil, onu aziz eyledim. Ret etseydim, kendim aziz, o zelil olurdu. Nefsimin hoşuna giderdi dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, uzun bir hadîs-i şerifin sonunda buyurdu ki, (İnsanı felâkete sürükleyen şeyler üçtür:
Hasislik, nefse uymak, kendini beğenmek.) İmâm-ı Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ” buyurdu ki, Allahü teâlânın insana yardımına mâni olan perdelerin en kötüsü, (Ucb)dur. Yani ayıplarını görmeyip, ibadetlerini beğenmektir. İsa aleyhisselâm buyurdu ki, (Ey havariler! Rüzgâr, çok ışıkları söndürmüştür. Ucb da, çok ibadetleri söndürmüş, sevaplarını yok etmiştir.)
Hadîs-i şerifte, (Ümmetimin iki kötü huya yakalanmalarından çok korkuyorum. Bunlar, nefse uymak ve ölümü unutup, dünya arkasında koşmaktır) buyuruldu. Nefse uymak, İslamiyete uymağa mâni olur. Ölümü unutmak, nefse uymağa sebep olur.
Hadîs-i şerifte, (Aklın alâmeti, nefse galip ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hazırlamaktır. Ahmaklık alâmeti, nefse uyup, Allahtan af, merhamet beklemektir) buyuruldu. Nefse uyup da, tövbe ve istiğfar etmeden, af ve Cennet beklemek ahmaklık olmaktadır. Sebebine yapışmadan bir şey beklemeğe (Temenni) denir.
Sebebine yapıştıktan sonra, beklemeğe (Recâ) denir. Temenni, insanı tembelliğe götürür. Recâ ise, çalışmağa sebep olur. Nefsin sevdiği, istediği şeylere (Hevâ) denir. Nefs, yaratılışında kötülükleri, zararlı şeyleri sevici ve isteyicidir. (Nefsinden sakın daim. Ona güvenme asla. Yetmiş şeytandan daha, fazla düşmandır sana) beyti, tam yerinde söylenmiştir.
Nefsin, insanı haramlara ve mekruhlara sürüklemesinin zararları meydandadır. İstekleri hep hayvani arzulardır. Hayvani arzular ise, hep dünyadaki ihtiyaçlardır. İnsan bu arzuları peşinde olduğu kadar, ahiret ihtiyaçlarını hazırlamakta geri kalır.
Çok mühim olan bir şey de, nefs mubahlarla doymaz. Mubahları kullanmağı arttırdıkça, isteklerini arttırır. Yine de, doymaz. İnsanı haramlara sürükler. Bundan başka, mubahları aşırı kullanmak, elemlere, dertlere, hastalıklara sebep olur. Böyle insan, hep midesini, zevkini düşünür. Hasis ve rezil olur. (İslâm Ahlâkı s. 30-31)