Cevap:
Her din, kendisinden önce gelen dini neshetmiş, değiştirmiştir. En son gelen ve her dini değiştirmiş, daha doğrusu dinlerin hepsini kendinde toplamış olup, kıyamete kadar hiç değişmeyecek olan din, Muhammed aleyhisselam ile gönderilen İslam dinidir. Bugün, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği din de, bu din olan İslam dinidir. Bu dinin bildirdiği farzları yapanlara ve haramlardan kaçınanlara Allahü teâlâ, ahirette nimetler, iyilikler verecektir yani bunlar, sevap kazanır. Farzları yapmayanlara ve haramlardan kaçınmayanlara, ahirette cezalar vardır, yani böyle kimseler, günaha girer. İmanı olmayanların farzları kabul olmaz, bunlara sevap verilmez. Farzları yapmayan müminlerin, sünnetleri kabul olmaz, yani bunlara sevap verilmez. Bunlar Peygamber efendimize tabi olmuş olmaz.
***
Sual: Haram, günah işleyenlerin, yaptıkları ibadetler kabul olmaz mı?
Cevap:
Haram işleyenlerin farzları ve sünnetleri sahih olur. Bunlar, borçlarını ödemiş olurlar ise de, sevap kazanmazlar. Hadîkada, (Bid'at sahiplerinin ibadetleri kabul olmaz) hadis-i şerifi anlatılırken;
“Günahlardan sakınmayan Müslümanların ibadetleri sahih olsa da kabul olmaz” buyuruluyor.
***
Sual: Gayr-i müslim memlekette Müslüman olan bir kimse, namaz kılma emrini duymasa, bu sebeple Müslüman olduktan sonra kılmadığı namazları, namazın emir olduğunu öğrenince kaza etmesi gerekir mi?
Cevap:
Gayr-i müslim bir memlekette imana gelen, Müslüman olan bir kimse, farz olduğunu işitinceye kadar, kılmadığı namazları kaza etmez. Müslüman iken, İslamiyetten çıkan kimse de, yeniden imana gelince, imanını kaybetmeden önce kıldığı ve mürted iken kılmadığı namazları, tutmadığı oruçları kaza etmez. Fakat, böyle olan kimsenin tekrar hacca gitmesi lazım olur. Mürted olmadan önce yapmadığı farzları kaza eder. Çünkü, Müslümanın farzları yapmaması büyük günahtır. Mürted olunca, günahları affolmaz.
***
Sual: Dinimizin menetmediği âdetlerde, orada yaşayan insanlardan ayrı olarak farklı bir yol izlemek uygun olur mu?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîka'da diyor ki:
“Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur.”