Sual: Gusülde ve abdestte, oldu mu olmadı mı, kuru yer kaldı mı diye çok vesveseye düşüyorum, ne yapmam gerekir?
Cevap:
Abdest almakta, necaset temizlemekte, niyet etmekte ve namaz kılmakta vesvese etmemelidir.
Vesvese, zararlı olan şüphe, kuruntu demekdir. Hadika ve Berika kitaplarının sonunda vesvesenin zararları uzun yazılıdır. Özeti şudur:
Hadis-i şerifte, (Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, gusl ederken ve necaset temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakınınız) buyuruldu. Vesvese etmek günahtır. Vesvese eden imamın arkasında namaz kılmak mekruhtur. Onu imamlıktan ayırmak vaciptir. Vesvese, suyu israf etmeye sebep olur. İsraf ise haramdır. Vesvese, namazı geciktirmeye, cemaati hatta namaz vaktini kaçırmaya sebep olur. Vakti, ömrü zayi etmeye sebeb olur. Hususi önlük, ibrik, seccade kullanmak gibi, bid’at işlemeye sebep olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından şüphe eder ki, Müslümanlara suizan haramdır. Kendini ihtiyatlı zan ederek kibirli olur. Bir şeye sebep olanı yapmak da, o şeyi yapmak gibidir.
Abdestin, tahâretin ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekruhlarını bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip yerine getirince şüpheye düşmemeli, iyi ve tam yaptığına inanmalıdır. Böyle inanmak, ihtiyat olur. Şüpheye düşmek vesvese olur. Vesvese sahibi, ruhsat ile amel etmelidir.
Sokaklar, topraklar temizdir. Üzerinde necaset görülmeyen her şey temizdir. Şüphe etmekle necis olmaz. Çok zan edilirse, kullanmak sahih, caiz ise de, tenzihen mekruh olur. Kâfirin, fâsığın kullanmış olduğu donu, tabakları ve pis sokak böyledir. Ehl-i kitâbın kestiklerini, incelemeden yemek helaldir. Kalbi kötü ahlâkdan temizlemekte, kul haklarını gözetmekte ve haramlardan sakınmakta çok dikkat etmek, vesvese olmaz. Vera ve takva olur. (İslam Ahlakı s.403)
Celaleddin-i Suyuti hazretlerinin Kitabürrahme fittıbb-i velhikme kitabında büyü, nazar ve cinden korunmak için kıymetli bilgiler vardır. 150. kısmında buyuruyor ki: Şeytânın vesvesesinden, sıkıntıdan kurtulmak için her gün bu duayı okumalıdır: Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül’azîm-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî! (Seadet-i Ebediyye s.741-742)