Allahü teâlâ, dünyayı isteyene onu verir, ama sevab vermez. Âhireti isteyene ise hem dünyayı, hem de âhireti verir, ayrıca sevab da verir.
Bize gelen kötülüklerin kaynağı, nefsimizdir. Gelen her iyilik ise Allahü teâlâdandır. İyi kötü her şeyi yaratan Allah’tır. Ama kötülükleri göndermesine sebep, nefsimizdir. Kim ne isterse onu verir. Sevdiği kullarına, istedikleri her şeyi vermez. Bu onun iyiliği içindir. O kul, istediği o şeyin, aslında kendi felaketine sebep olacağını bilmez ve üzülür. Bunun için başımıza gelen her şeyi, aradığımız şeyler olarak görürsek, iki cihanda mutlu oluruz.
Hakiki bir Müslümanın üzüntüsü de, sevinci de Allah içindir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Bir mümin, bir müminle istişare ettiğinde, cevap veren, zerre kadar kendi menfaatini düşünürse, o cevaptan hayır gelmez) buyuruyorlar. Onun için bir mümin, Allah rızası için bizimle istişare ederse aradan çekilelim. Eğer az da olsa menfaatimizi düşünürsek, cevap doğru da olsa sonu felakettir. Fakat hiç menfaatimizi düşünmeden verdiğimiz cevap, yanlış da olsa, ihlâsımız sebebiyle Allahü teâlâ, o işin neticesini düzeltir.
Basralı bir tüccar, Mekke-i mükerremede iken altın kesesini kaybeder, parasız kalır. Saçı sakalı uzayınca bir berbere gidip, (Benim param yok, Allah rızası için beni tıraş eder misin?) der. Berber o esnada tıraş etmekte olduğu adamı rica ederek kaldırır ve o tüccarı oturtur. Sırasını veren adam, sebebini sorar. Berber de, (Seni para için tıraş edecektim, bunu ise Allah rızası için tıraş edeceğim. Hiç Rabbimizin rızası parayla değişilir mi!) der.
Tıraştan sonra berber o tüccara bir kese de altın verir, (Sen burada garipsin, al bunları, ihtiyaçlarına harcarsın) der. Tüccar, önce almak istemez, fakat ısrar üzerine, berberin samimiyetine güvenerek alır. Bir ay sonra beklediği paralar gelince yine o berbere gider, (Sen bana bir kese altın verdin ya, onu ödemeye geldim) der ve aldığı altın kesesinden daha büyük bir altın kesesi uzatır. Bunun üzerine berber, (Ben sana onu Allah rızası için verdim, Rabbimizin rızası parayla değişilmez. Alacağımı aldım zaten, lütfen onu cebine koy! Sen bana o gün “Allah rızası için” dedin, benim elim ayağım kesildi. Dünyayı versen, Rabbimin rızasını vermem. Ben zaten onun için yaşıyorum) der. Her işte Rabbimizin rızasını gözeten maksadına kavuşur.