Bizi kurtaracak olan, sevgi ve itaattir. Çünkü sevginin aslı peki demektir, itaattir. Bir gün mübarek bir zat sohbetinde, (Allahü teâlâ çok şefkatli, çok merhametlidir. İmanı olanlar, imanları bereketi sebebiyle şu veya bu şekilde azap da görseler, sonunda hepsi Cennete kavuşurlar.
Allahü teâlâ, kullarından çok şey istemiyor. “Benden başka rab, ilah tanımayın! Peygamberlerime inanın! Âhirete iman edin!” diyor. Allah kelamı bu. İnanan kurtulur) buyurunca, bir talebesi, (Efendim, bunu söylemeyen yok ki burada. Hattâ her cins insan gidiyor türbelere, yalvarıyor, ağlıyor. Bunların hepsi Allah diyor. Hepsi Allah’ı sevdiğini söylüyor. Yani şimdi bunların hepsi kurtuldu mu?) diye sorar. Hocası, (Sen beni seviyor musun?) buyurur. (Elbette efendim) der. (Peki, ben sana su getir desem getirir misin?) diye sorar. (Elbette efendim, uçarım) der. (İşte evladım, sevgi budur. Sen bana, seni seviyorum diyeceksin, ben senden su isteyeceğim, boş ver, şimdi itaat zamanı değil diyeceksin. Buna sevgi denir mi? Sevgi itaattir. Allah’ı seven Onun emir ve yasaklarına itaat eder.
Buna sevgi derler. Bunlar hem istedikleri gibi yaşıyorlar, sonra da gözyaşı döküp, bir kuşun ötmesine olan sevgi gibi kendi kafalarında hayal ettikleri bir ilahı seviyorlar. Yoksa Allah’ı seven, öyle mi yaşar?) buyurur. Yani Allah'ı seven onun emir ve yasaklarına riayet eder.
Allahü teâlâ, kullarından çok şey istemiyor. “Benden başka rab, ilah tanımayın! Peygamberlerime inanın! Âhirete iman edin!” diyor. Allah kelamı bu. İnanan kurtulur
Lokman Hakîm bir padişahın kölesiydi. Padişah bunu çok severdi. O kadar itaatkârdı ki, ona sormadan nefes alamazdı, o kadar sadıktı. Bir gün padişaha bir kavun getirirler. Lokman Hakîm'i çağırır. (Gel Lokman, güzel bir kavun geldi, beraber yiyelim) der. Padişah keser, bir dilim verir ona. Lokman Hakîm, padişahın elinden bir dilim aldım diye mest olur, hemen bitirir. Padişah, (Maşallah yâ Lokman) der. Bir dilim daha, bir dilim daha, tam dokuz dilim yer. Padişah, (Yâ Lokman, bu nasıl bir iştah? Hele biraz da ben yiyeyim. Bırak da dibinden bari bize kalsın) der. Sonra padişah bir yer ki, zehir, acı, tatsız ve hamdır. Hemen tükürür. (Yâ Lokman, sen nasıl yedin bunu?) diye sorar.
Lokman Hakîm, (Sultanım, ben kim vermiş ona bakarım. Mübarek elinizden geldikten sonra bana ne, kavunun acılığından tatlılığından! Bu, mübarek padişahımın elinden benim elime geçmiş, bundan daha tatlı dünyada ne olur?) cevabını verir. İşte Allahü teâlânın bize gönderdiği nimetler ve belalar böyle karşılanırsa, o insan, kulluğunu ve sevgisini ispat etmiş olur.