CEVAP
Elbette yanlıştır. Selefîlerin yapmadığı sahtekârlık yok. İmam-ı a'zam hazretleri, (Müşebbihe) ve (Mücesseme) fırkalarından değil ki öyle desin. O, Ehl-i sünnettir. Allah'ı bir cisim gibi görmek, ona mekân yani bir yer tahsis etmek çok yanlıştır. Gökleri ve yerleri yaratmadan önce de Allahü teâlâ vardı. Peygamber efendimiz bir cariyeye, Allah'ı nasıl biliyorsun diye soruyor. Cariye, (Hüvallahü fissemâvâti) diyor. Bunu (Allah göktedir) diye tercüme etmek elbette yanlış olur.
En’am sûresinin 3. âyeti olan (Hüvallahü fissemâvâti ve filardı = O Allah, göklerde ve yerdedir) âyet-i kerimesini müfessirler, (Göklerde ve yerde ibadete lâyık yalnız O Allah’tır) şeklinde açıklıyorlar. Cariye, âyet-i kerimeyi okuyor. Yani (Göklerin sahibi, ibadete layık yalnız O Allah’tır) diyor. Cariye âyet-i kerimeye uygun söylediği için Peygamber efendimiz tasdik ediyor. Yoksa, Hristiyanlar veya Necdiler gibi hâşâ (Allah göktedir) demenin küfür olduğu Ehl-i sünnet kitaplarında yazılıdır. (Miftah-ül Cenne)
O âyet-i kerimeyi, (Allah yerde ve göktedir) diye anlamak yanlıştır. Biri, (Falanca benim gözümden düştü) dese, biz gözden düşme deyimini bildiğimiz için, o kişinin bunun yanında itibarının kalmadığını anlarız, ama bu deyimi bilmeyen biri, o kişinin fiziksel olarak gözden aşağı düştüğünü zanneder. İşte Selefîler de, bunları bilmedikleri için (Allah göktedir) diyorlar. Peygamber efendimiz, cariyenin ne demek istediğini hemen anlayıp tasdik ediyor.
Zuhruf sûresinin 84. âyeti, (O gökte ilahtır, yerde ilahtır) diye tercüme edilirse yanlış olur. Allah'ın hem gökte, hem yerde olduğu anlaşılır.
Secde sûresinin 5. âyetini, (Allah, gökten bütün dünya işlerini idare eder) şeklinde anlamak yanlış olur. Vehhâbîlerce çıkarılan mealde bile, (Allah, gökten yere kadar her işi yönetir) diye tercüme edilmiş.
Mülk sûresinin, (Göktekinin sizi yere geçirmesinden, taş yağmuruna tutmasından emin mi oldunuz?) mealindeki 16. ve 17. âyetlerindeki göktekinin hâşâ Allah olduğunu söylemek yanlıştır. İmam-ı Beydâvî hazretleri, (Allah’ın bu âlemin tedbirine vekil ettiği gökteki melektir) buyuruyor.
Kur’an-ı kerimde (Köye sor!) deniyor. Bu, (Köydeki insanlara sor!) demektir. Köyün kendisine sorulmaz ki. Türkçede de (Kalorifer yanıyor) demek (Kaloriferin demirleri yanıyor) demek değildir. (İçindeki su ısınmıştır) denmek isteniyor. Bu deyimleri bilmeyenler, hâşâ (Allah göktedir) diyorlar.
Kur’an’da birkaç âyette, Peygamberimize, (Müminlere kanadını indir) buyuruluyor. Bu âyet de bir deyimdir. Peygamber efendimizin tek veya iki kanadı olduğu anlaşılmaz. (Tevazu göster) demektir.
Taha sûresinin (Rahman, Arşa istiva etmiştir) mealindeki 5. âyetini de, hâşâ (Allah Arşta oturuyor) diye tercüme ederek insana benzetiyorlar. Bir yere oturmak insan ve hayvan gibi mahlukların vasfıdır. Hâlbuki Kur’an-ı kerimde, (O hiçbir şeye benzemez) buyuruluyor. (Şûra 11)
Ehl-i sünnet âlimleri, Arş’a istiva etmeyi, Arş’a hükmetmek olarak açıklamışlardır. İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir. Allah’ın, Arş’a istiva etmesi, Arş’ı hükmü altına alması demektir. Mesela (Hükümdar, Irak’ı kansız olarak istiva etti) demek, (Irak’ı kansız olarak ele geçirdi) demektir. (İlcam-ül-avam)