Yabancı bir ülkeye gidildiği zaman, orada yolu bilen, oranın dilini bilen birine rastlamanın insana verdiği sevinci, başına gelmeyen anlayamaz. Orada tanıyan ve seven biri gelip, (Beraberiz, hiç üzülme!) derse, garip olan o insanın sevinci tahmin edilemez. Ölünce de İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi büyüklerden biri, (Hoş geldin, artık üzülme, beraberiz) derse ne güzel olur! Bunun için yapılması gereken şeyler de çok kolaydır.
Peygamber efendimiz, (Hediyeleşmek sevgiyi artırır) buyuruyor. İşte bizden önce âhirete intikal etmiş olan sevdiklerimizin, büyüklerimizin ruhlarına gönderdiğimiz hatimler, Fâtihalar ve dualar, hep bizim onlara verdiğimiz hediyelerdir.
Mübarek bir zata gönderdiğimiz Fâtiha, altın tabaklar içinde ona sunulur. Denilir ki: (Dünyadan sizi seven filan oğlu filan size bu Fâtiha’yı göndermiştir...)
Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri: (Büyük bir zata Fâtiha gönderilince, o anda, hediyeyi alan o zat, mutlaka teşekkür için teveccüh eder) buyuruyor. O büyükler teveccüh edince, maddî mânevî nimetlere kavuşulur.
Her seferinde altın tabaklar içerisinde bu hediye ikram edilir. Üç beş on derken, (Bunu kim gönderdi?) sorusuna hep (Aynı şahıs efendim) cevabını alırlar. İşte o şahıs da, vefat ettiği zaman, orada o büyükler, (Sen bize çok şeyler göndermiştin, hoş geldin) derler. Bu şekilde hediyeleşerek, o büyüklerle olan âşinalık ne kadar artarsa, âhirette buluşmak ümidi de o kadar çok artar.
Peygamber efendimiz, (Hediyeleşmek sevgiyi artırır) buyuruyor. İşte bizden önce âhirete intikal etmiş olan sevdiklerimizin, büyüklerimizin ruhlarına gönderdiğimiz hatimler, Fâtihalar ve dualar, hep bizim onlara verdiğimiz hediyelerdir.
Hepimiz, böyle Fâtihalar, hatimler gönderdikçe, sanki o zatlar üzerinde bir hak teşekkül ediyor. Çünkü Peygamber efendimiz, (Hediyeleşin) buyuruyor. Bu, (Hediye verin, hediye alın) demektir. Hediyeleşmek, tek taraflı değil, karşılıklı olur. Yine Peygamber efendimiz, (Hediye verene verecek bir şey bulamazsanız, ona dua edin) buyuruyor. Bu da bir karşılıktır.
Ölmüşlerimize vereceğimiz hediye, Kur’ân-ı kerim okumak, sadaka vermek, sevabını ruhlarına bağışlamaktır. Onlar bu işin altında kalırlar mı hiç? Onlar da bize fazlasını ikram ederler. O hâlde bütün sevdiklerimize, Silsile-i aliyye büyüklerine her gün hiç olmazsa bir Fâtiha okumalı.