İlim, hakkı bâtıldan ayırmaktır. Yoksa çok kitap ezberlemek değildir. Dünyadaki bütün kitapları ezberlesek, eğer Onun rızasına uygun ibadetimiz yoksa bu hiçbir işe yaramaz.
Peygamber efendimiz, (Yâ Rabbî, bana hakkı hak bildir, bâtılı da bâtıl bildir. Bâtıla hak diye sarılmayayım, hakka da bâtıl diye saldırmayayım) diye dua ederek, bize böyle dua etmemizi emrediyor.
Hakkı bâtıldan ayırmak yani (Bu Allah’ın rızasına uygundur, bu değildir) diye ayırmak, çok zor bir şeydir. Mürşidi olmayanın, hakkı bâtıldan ayırması mümkün değildir. Şimdi zaman çok kötü ve sayısız fırkalar, gruplar türemiştir, hangisinin doğru olduğunu aklımızla, ilmimizle anlayamayız.
İtikat bakımından bozuk bir inanış, her türlü ibadeti kökünden siler atar. Hiçbir faydası olmaz. Allahü teâlânın, âhirette kullarından ilk isteyeceği doğru imandır. Doğru iman, dinin temelidir. Bütün ibadetler, bu temel üzerine bina edilir. Doğru imanın ise düşmanları çoktur. Şeytan, nefsimiz ve kötü arkadaşlar, kötü yayınlar, yani içeriden, dışarıdan önüne gelen imana saldırıyor. İmam-ı Rabbânî hazretleri, 400 yıl önce, (İmanıma saldıranlardan söğüt yaprağı gibi titriyorum) buyuruyor. Yani daha o zaman, iman hırsızları, iman düşmanları o kadar çoğalmış ki, böyle büyük bir zat, elinden imanı gidecek diye korkuyor.
Bu büyükleri tanıyanlar çok şanslı, Allahü teâlâ tarafından seçilmiş insanlardır. Bu büyükler, tam ve doğru imana kavuşturur. Bu imana kavuşmamız için mallarını canlarını feda eden, başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Selçuklulara, Osmanlılara, bütün âlimlere evliya zatlara, mücahidlere, şehitlere, hepsine nasıl teşekkür etsek azdır. Çünkü onlar, bu imanı bayrak gibi elden ele canlarıyla, mallarıyla, paralarıyla, her şeyleriyle bize kadar getirmeselerdi Müslüman çocuğu olarak dünyaya gelemez ve belki sonsuz Cehennemlik olurduk.
Onun için üzerimizde büyük hakları var. Yani bu nimete kavuşmanın yükü çok ağırdır. Biz de bunu başkalarına öğretmezsek bizden sonraki bütün nesil, (Bu kadar insanların hakkı var üzerinde. Niye bana bunu öğretmedin) diye bizden davacı olur.