CEVAP
(Çalgılı davetlere giderlerdi. Çünkü çalgının caiz olduğunu biliyorlardı) sözü tamamen yalan olduğu gibi, (O kitabı okuyanlar fitne çıkarıyor) sözü de yalandır. Böyle şeyler söylemekle, bütün kitaplara da, İbni Âbidin hazretlerine de, merhum Hocamıza da, onun mübarek Hocasına ve Tam İlmihâl okuyan Müslümanlara da iftira ediyor. Dinini bilen, hele Tam İlmihâl okuyan hiçbir Müslüman fitne çıkarmaz, (Haram işliyorsunuz) diyerek ortalığı karıştırmaz. Çalgılı ortamlara gitmez. Gitmek zorunda kalınca, elinde olmadan çalgı sesini işitmesinin günah olmadığını da bilir.
İbni Âbidin hazretleri, (Dürr-ül muhtar) kitabını şerh ederken buyuruyor ki:
Bezzaziye'de, (Bütün çalgıların sesini dinlemek haramdır. Zira Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" (Çalgıları dinlemek günahtır. Başında oturmak fısktır. Ondan zevk almak ise küfürdür) buyuruyor. Yani küfran-ı nimettir. Zira uzuvları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfran-ı nimettir. Vacib [yani farz] olan ise, böyle şeyleri dinlememek için çalgılardan kaçınmaktır) deniyor. Çünkü Peygamber Efendimizin çalgı sesleri duyduğu zaman parmaklarıyla kulaklarını tıkadığı rivayet edilmiştir. Ama Arap şiirlerine gelince, onda fısk varsa onu okumak ve dinlemek de mekruhtur. Hadisteki küfür kelimesi günahın büyük oluşunu ifade etmektedir. Nitekim İhtiyar’da da böyledir. Veya onu helâl bilerek ve zevk alarak dinlediğinde kâfir olacağını ifade etmektedir. (Redd-ül muhtar, Yasaklar ve Mubahlar kitabı son paragraf)
Tam İlmihâl'de, diğer bütün kitaplarda olduğu gibi, çalgının her çeşidinin haram olduğu şöyle bildirilmektedir:
Bezzaziyye fetvasında yasakları anlatırken, (Her çeşit çalgı dinlemek haramdır) diyor. (Nafaka ve komşu hakkı bahsi)
Derin âlim, şeyh-ul-islam Ahmed ibni Kemal efendinin Kırk Hadis kitabının tercümesinde, 39. hadis-i şerifte, (Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) buyuruluyor. Bunu açıklarken, (Mizmar, düdük ve bütün çalgı aletleri demektir. Bu hadis-i şerifin mânâsı, “Her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmek için emrolundum” demektir) diye mânâ verilmektedir. (Teganni ve müzik bahsi)
Aletsiz, çalgısız olan sese sima yani teganni denir. Aletle çalgıyla birlikte olan insan sesine gınâ yani müzik denir. Gınânın haram olduğunu bütün âlimler sözbirliği ile bildirmişlerdir. (İlk teganni eden şeytandır) ve (Gınâ, kalbde nifak hâsıl eder) hadis-i şerifleri de gınânın haram olduğunu göstermektedir. Âlimler, simanın haram olmasında ihtilaf etmişlerse de, gınânın haram olduğunda ihtilaf yoktur. Kadın ve oğlan sesi gınâya dâhildir. Simaya helâl diyen âlimler de, buna şartlar bildirdiler. Bu şartlar bulunmayan sima da sözbirliği ile haram olur. Dürr-ül-mearif’ten yapılan bu tercüme de gösteriyor ki, İslamiyet’te müzik, çalgı yoktur. Son zamanlarda işitilen (Tasavvuf müziği) sözünün İslamiyet’te yeri olmadığı anlaşılıyor. Harama helâl diyenin kâfir olacağı bildirildi. Bunun için, haramı ibadete karıştıranın, hem kâfir olacağı, hem de İslamiyet’i yıkmak, bozmak için uğraşan zındık olacağı hatıra gelmektedir. (Teganni ve müzik bahsi)
İbni Âbidin, 4. ciltte, şahitliği kabul edilmeyenleri anlatırken buyuruyor ki: Eğlence için veya para kazanmak için şarkı söylemek, sözbirliğiyle haramdır. (Teganni ve müzik bahsi) [Sadece çalgıya değil, eğlence için çalgısız söylenen şarkıya bile haram deniyor.]
Yukarıdaki yazıların hepsi Tam İlmihâl Seadet-i Ebediyye kitabından alınmıştır.
Hadîka ve Berîka’da bildiriliyor ki: Yabancı kadının, kızın söylediği her çeşit şarkıyı, hikâyeleri dinlemek ve her çeşit çalgıyı, kendilerinden, radyolardan ve televizyonlardan dinlemek haramdır. Kendi dinlemese de, bunları evinde bulundurmanın da haram olduğu bu iki kitapta uzun yazılıdır. Hem helâl, faydalı, hem de haram, zararlı olan şeyi, yani helâle de, harama da birlikte sebep olan şeyi eve sokmak caiz değildir. (İslam Ahlakı, Ey Oğul İlmihâli, Zühd ve takva faslı)
Mektubat’ın özeti olan Kıymetsiz Yazılar kitabında deniyor ki:
Gınâ [müzik] haram olduğundan, bir çalgıcıyı veya herhangi bir şarkıyı güzel bulup, takdir eden kâfir olur. (1/266)
Müzik ve şarkı, bir zehirdir ki, şeker [bal] ile kaplanmışlardır. (3/33)
Bu kadar vesika gösteriyor ki, tarafsız görünmeye çalışan, aslında bâtılın tarafında olan o kişinin söyledikleri yalan ve iftiradır.