CEVAP
Hiçbir mahzuru olmaz. Belki o yazarlar, dine uygun olmadan, yani fakire zekâtını vermeden, direkt hayır kurumuna verenleri kast etmiş olabilirler. Ama (Şöyle verilirse mahzuru olmaz) demeleri de gerekir. Çünkü dinimizin caiz gördüğü bir mesele gizlenmiş oluyor, kurunun yanında yaş da yanıyor, bu işi dinimize uygun yapanlar töhmet altında bırakılıyor. (Kurumlara zekât ve kurban verilmez) diye büyük manşetler atılıyor.
İhlas vakfı bu işi, dine uygun yapıyor. Kurbanlar şahıslara veriliyor. Zekâtları fakirler alıyor. Bunlar da kestikleri kurbanların etini veya aldıkları zekâtları getirip İhlas vakfına bağışlıyorlar. Bunların dine aykırı bir yönü yoktur.
Kâfirlerden dua istemek
Sual: Kâfirlerden dua istemek, dualarına âmin demek caiz midir? Duaları kabul olur mu?
CEVAP
Kâfirlerin duası hiçbir zaman kabul edilmez. Dualarına âmin demek ve onlardan dua istemek de caiz değildir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, Tevbe sûresi 28. ve 95. âyetinde kâfirlerin itikatlarının pis olduğunu bildirdi. Bunun için, özellikle Müslümanlarla alay eden, onları kötüleyen kâfirleri pis ve zararlı bilmek lazımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapılmaz, onlara sevgi duyulmaz, onlardan sakınmak gerekir. Onlarla birlikte bulunmaktan kaçınmalı. Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözleriyle hareket etmek, bu din düşmanlarına kıymet vermek ve onları yükseltmek olur. Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtasıyla dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin sûresinin 50. âyetinde ve Rad sûresinin 14. âyetinde mealen, (Ve mâ düâ-ül-kâfirine illâ fî-dalâl = Kâfirlerin duaları ancak dalalettir) buyuruldu. Yani İslam düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtasıyla yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Sadece o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah’ın düşmanlarını araya korlar. Onlardan dua beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır. (1/163)