CEVAP
Bu uygunsuz söz, hadis-i şeriflere ve fıkhî hükümlere zıttır. Nâfileyi et gibi en kıymetli gıdaya benzetmek, farzı küçümsemek olur ki, çok tehlikelidir. Çünkü namazı fevt etmekle, terk etmek ayrıdır. Fevt, bir mazeretle namazı kaçırmaktır ve günah da değildir. Fevt edilen namazlara faite denir. Mesela uyuyarak veya unutarak namazını kaçırmak böyledir. Terk ise, kasten kılmamaktır, büyük günahtır. İkisini aynı sanmak cehalettir. Câmi’-ül-fetâva’da, (Düşman karşısında, bir farz namazı kasten terk etmek, 700 büyük günaha bedeldir) buyuruluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kaza namazı olanın, nâfile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]
(Hak teâlâ, “Farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu.) [Buharî]
(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nâfile namazlarını kabul etmez.) [Fütuh-ul-gayb]
Hanefi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî, (Bu hadis, farz borcu olanın, sünnetlerinin de kabul olmayacağını göstermektedir) buyuruyor.
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de buyuruyor ki: Farz borcu varken, sünnetle meşgul olmak ahmaklıktır. Çünkü sünnetleri kabul olmaz. Kaza borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar sermayesi, nâfileler ise kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb)
Hamza Efendi'nin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkarken iki rekât namaz kılmalıdır! Kaza namazı olan kaza kılmalı. Çünkü kaza borcu varken, nâfile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. Kitaplara uyup ahmaklıktan sakınmalıdır.
Farzın yanında nâfilenin durumu
Sual: (Kasaba borcu olanın et yemesinin mahzuru olmadığı gibi, kaza borcu olanın nâfile kılmasından sakınca yoktur) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Kul borcu, çok önemlidir. İki hadis-i şerif şöyledir:
(Borcunu ödemeyip, oyalamak zulümdür.) [Buhârî]
(Borcunu ödemeyen, Cennete giremez.) [Nesaî]
Hemen ödemesi gereken borcu varken, borcunu ödemeyip et veya pahalı gıdalar yiyen, birinci hadis-i şerife göre zulmetmiş olur, zulüm ise haramdır. Önce borcunu ödemelidir. Kul borcunu hafife almak da çok tehlikelidir. Kul borcu ödenmedikçe Cennete girilmez. Borç ödeninceye kadar, lüks gıdalar yememeli ve lüks eşya kullanmamalı. Fıkıh âlimi Ebülleys Semerkandi hazretleri, (Borçlu, borcunu ödemedikçe yağlı ve sirkeli taam yiyemez) buyurdu. (Tenbih-ül-gâfilin)
Kasaba, bakkala borcu olan, pasta veya pastırma yiyemediği gibi, yağlı veya sirkeli yemek de yiyemez. Yerse borcu ödenmesi gecikmiş olur. Bunun gibi, kazası varken nâfile kılanın da, kazaları ödenmiş olmaz. Farz borcu olanın nâfilesi, sünneti kabul olmuyor. Kul borcu olanın da, verdiği sadakalar kabul olmuyor. Buhârî’deki hadis-i şerifte, (Borcu varken, verilen sadaka kabul olmaz) buyuruldu. Çünkü borcu ödemek farzdır, sadaka vermek ise nâfiledir. Kazası olanın nâfile kılması da böyledir. Zekât borcu olanın da, sadakası kabul olmaz. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Zekât olarak fakire bir altın vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır, çünkü zekât vermek, farzı yapmaktır. Sadaka ise, nâfiledir. Farzın yanında nâfilenin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla bile değildir. Şeytan aldatarak, kaza kıldırtmayıp ve zekât verdirtmeyip, nâfileleri güzel gösteriyor. (3/17)
Şeytana ve şeytana tâbi olan hocalara itibar etmemelidir. Farzı geciktirmek sadece zekât ve farz namaz borcu için değil, bütün farzlar için geçerlidir. Farz olan Ramazan orucu da böyledir. Bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. Bu hadis-i şerif de, farzı zamanında yapmamanın zararını bildirmektedir. Hele farzı geciktirip nâfilelerle meşgul olmak kadar büyük ahmaklık olmaz. Ahmaklığı tavsiye eden cahillere itibar etmemelidir.