CEVAP
İtikadının küfür olduğunu kesin bilmediğimiz kimseye kâfir denmez. Çünkü cemaatle namaz kılmak İslam’ın şiarıdır. Cemaatle namaz kılarken görülen bir kimse, küfrü kesin bilinmedikçe Müslüman kabul edilir. Çünkü namaz kılmak imanın alametidir.
Elbette istisnalar bu hükme dâhil değildir. Mesela imanı olmadığı hâlde, camideki Müslümanları fişlemek için veya başka kötü bir maksatla geliyordur. Fakat durumları bilinmediği için bunlara da kâfir denmez. Kesin bilinmeden, şüpheyle hiç kimseye kâfir dememelidir. Namaz kılsa da, dinin açık bir hükmünü inkâr eden, mesela (İçki haram değildir) veya (Tesettür farz değildir) diyen küfre girmiş olur.
Sohbetin önemi
Şüphesiz bir nefes sıhhat gibi devlet olmaz,
Sağlıkla birlikte, sohbet gibi nimet olmaz.
Namaz sûreleri
Sual: Namazda okuduğumuz sûrelerin kısaca meallerini yazarsanız, o sûrede ne anlatıldığı hakkında bilgi sahibi oluruz.
CEVAP
Namazda okunan kısa sûrelerin mealleri şöyledir:
Fâtiha sûresi
Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahîm ve din gününün sâhibi olan Allah’a mahsustur. Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım isteriz. Bizi, gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil, doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet!
Buradaki gazaba uğrayanlar Yahudiler, sapıklar da Hristiyanlardır. (Kurtubî tefsiri)
Fil sûresi
Rabbinin, Eshab-ı fil’e neler ettiğini görmedin mi? Onların kötü planlarını bozmadı mı? Bölük bölük gönderilen kuşlar, üzerlerine siccîl taşları atıp onları helak edip, yenik ekin yaprağı hâline getirdi.
Eshab, arkadaşlar demektir, Eshab-ı fil ise, fil olayına katılan Ebrehe kumandasındaki ordu demektir.
Siccîl, ateşte pişirilmiş taşlar demektir. Cehennemden gelmiştir. (Kurtubî)
Fil olayı esnasında, gökyüzünde ansızın sürü hâlinde kuşlar görüldü. O zamana kadar öyle kuşlar hiç görülmemişti. Kuşlardan her birinin gagasında ve iki ayağında mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar vardı. Her taşın üzerinde bir kâfirin ismi yazılı idi. Kuşların bıraktığı taş, her askerin başından girip altından çıkıyor ve askerler hemen ölüyordu. Atlı ise, atı da ölüyordu. Ebrehe’nin ordusu kaçmaya başladı. Kuşlar takip edip, taş atarak hepsini öldürdüler. Ebrehe de çok perişan bir hâlde öldü. Ebrehe’nin veziri kaçıp kralın yanına giderek olanları anlattı. Kral, (Bunlar nasıl kuşlarmış ki, bunca seçilmiş savaşçı askerleri öldürdüler?) dedi. Bu sırada vezir yukarı bakıp, o kuşlardan birinin başının üzerinde dönüp durduğunu gördü. Vezir, krala, o kuşu göstererek, (İşte o kuşlardan biri) dedi. Tam o sırada kuş, vezirin başına bir taş attı. Vezir, kralın gözü önünde yere yığılıp öldü. Böylece Kâbe'yi yıkmaya çalışanların akıbetini kral da görmüş oldu. (Şevahid-ün-nübüvve)
Kureyş sûresi
Kureyş’i emniyet ve selâmete, kış ve yaz, gidiş ve gelişlerde rahatlığa kavuşturan, onları açlıktan kurtarıp doyuran ve korkudan emin kılan Kâbe’nin Rabbine kulluk etsinler.
Mâun sûresi
Dini inkâr edeni gördün mü? Yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmediği hâlde, gafletle ve riya ile namaz kılanların vay hâline! Onlar, maunu men ederler.
Mâun, zekât, her türlü iyilik ve yardım demektir. (Kurtubî)
Kevser sûresi
Habibim, biz sana, Kevser’i verdik. O hâlde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! Sana dil uzatanın, asıl kendisi ebterdir.
Kevser için şunlar bildirilmiştir:
1- Cennette bir ırmak veya bir havuzdur ki suyu baldan tatlı, sütten beyaz ve kardan soğuktur.
2- Kur’an-ı azîm’dir ki, dünyevî ve uhrevî hayırları toplayan bir kitaptır.
3- Resul-i Ekrem’in “sallallahü aleyhi ve sellem” haiz olduğu peygamberlik şerefidir.
4- Gökte ve yerde Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için çok zikir ve senadır.
5- Resulullah’ın nesli ve ona tâbi olanlardır.
6- Resulullah’ın Eshab-ı kiramı ve ümmetinin âlimleridir.
Ebter, soyu kesik demektir. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” oğlu Kasım vefat edince, müşrikler, (Soyu kesildi, nesli devam etmez) dediler. Müslümanlar buna üzüldüler, Kevser sûresi inince, sevinip, ferahladılar.
Kâfirûn sûresi
Ey Habibim, de ki: Ey kâfirler, ben sizin taptığınız putlara tapmam. Benim ibadet ettiğime de siz ibadet etmezsiniz. Ben sizin putlarınıza tapmam, siz de benim ibadet ettiğime tapmazsınız. Sizin dininiz size, benim dinim banadır!
Nasr sûresi
Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et! Ondan af dile, çünkü O, tevbeleri hep kabul edendir.
Tebbet sûresi
Ebu Leheb’in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu. Malı da, kazandığı da onu kurtaramadı. O, alevli bir ateşe girecek, karısı da, boynunda bükülmüş bir iple odun taşıyacaktır.
İhlâs sûresi
De ki: O Allah birdir, Samed’dir, doğurmadı, doğmadı. Hiçbir şey Ona denk olamaz.
Samed, kimseye muhtaç olmayıp, herkesin ona muhtaç olduğu kimse demektir.
Felak sûresi
De ki: Yaratıkların şerrinden, karanlığın çöktüğü gecenin şerrinden, düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden, haset edince hasetçinin şerrinden, felakın Rabbine sığınırım.
Felak, sabah veya bütün yaratılmışlar demektir. (Kurtubî)
Nâs sûresi
De ki: İnsan ve cinden, gönüllere vesvese veren şeytanın şerrinden, insanların İlâhına, Melikine ve Rabbine sığınırım.
Ayrılık günü gelir
Tomurcuk gül de solar, bir gün düşer dalından,
Kim var ki ayrılmayan, sevdiğinden, malından?