Sorduğum birçok soruya neden cevap vermiyorsunuz? Hele Mebsut, Bahrür-raık gibi kitaplardan alarak sorunca, köşeye sıkışıyorsunuz. Niye dürüst hareket etmiyorsunuz? Yanlışınızı elbette düzeltiriz. Sorulara cevap vermemek ilme ihanettir. Âhirette sizden hesap soracağım, iki elim yakanızda olacak. Biz öğrenmek niyetiyle, sizi hoca kabul ettiğimiz için soruyoruz. Ama siz de, haddinizi bilin, sorularımı cevapsız bırakmayın!
CEVAP
Art niyetle tenkit etmek başka, bir yanlış varsa, yanlışı münasip şekilde söylemek başkadır. İnsanlık hâli yanlışımız olunca hemen düzeltiyoruz. Bilmediğimiz suallere bilmiyoruz diyoruz. Bizi gerçekten hoca kabul eden, suali edeple sormalı. Çünkü Peygamber efendimiz, (İlim öğrendiğiniz kimselere hürmet edin, saygılı davranın!) buyuruyor. (İ. Neccar)
Büyük zatlar, (Bir kimse, ilim öğreten hocasına hürmet etmedikçe, öğrendiği ilmin faydasını göremez) ve (İlim öğretenin kölesi olmalı) buyuruyorlar. Köle, efendisine kayıtsız şartsız bağlanan ve onun her dediğini yapmaya çalışan kimsedir. Köle, efendisine âmirlik yapmadığı gibi, ilim öğrenen, sual soran da saygılı olmalı, edebe aykırı sözlerden uzak durmalıdır.
Eğer (Sizi hoca olarak kabul etmiyorum) diyorsanız, bu daha çirkindir. O zaman hem yalan söylediğiniz, hem de art niyetle sorduğunuz meydana çıkmış olur.
Sual, ilim öğrenmek için sorulur. (Acaba bunlar, şu konuda nasıl düşünüyor? Bu konuyu nasıl biliyorlar? Zor bir sual sorup da köşeye sıkıştırabilir miyim?) gibi düşüncelerle soru sormak dine aykırıdır. Bu konudaki üç hadis-i şerif şöyledir:
(Öğrenmek için sual sorun! Başka maksatla sual sormayın!) [Deylemî]
(Allah rızasından başka bir maksatla sual soran Cehenneme gidecektir.) [Tirmizî]
(Âlimlerle yarışmak, cahilleri susturmak ve itibar kazanmak için ilim öğrenen Cehenneme gidecektir.) [Tirmizî]
Lüzumlu da olsa, çok sual sormak doğru değildir. Birkaç hadis-i şerif:
(Çok sual sormayı size yasaklıyorum.) [Taberânî]
(Çok sual sormaktan sakının! Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu.) [İ. Maverdî]
(Allah rızasından başka bir maksatla ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden Cehenneme gidecektir.) [Tirmizî]
(İlmi, âlimlerle yarışmak, cahillerle münakaşa edip susturmak ve insanlar yanında itibar kazanmak için öğrenen Cehenneme gidecektir.) [Tirmizî]
Şu hâlde, lüzumsuz veya başka maksatlarla sual sormak doğru değildir. Köşeye sıkıştırmak maksadıyla sual sorulmaz.
İlmi, öğrenip amel etmek isteyen samimi kimseye öğretmekten kaçınmak yanlış olur. Fakat ilmin kıymetini bilmeyen veya başka maksatlarla sual soranlara ilim öğretmek doğru olmaz. İki hadis-i şerif:
(İlmi, ehli olmayana öğretmek onu kaybetmek demektir.) [İbni Ebi Şeybe]
(İlmi layık olmayana öğretmek, domuzun boynuna mücevher takmaya benzer.) [İbni Mace]
Cevap vermediğimiz sualler, ya art niyetlidir veya lüzumsuzdur. Yoksa Allah rızası için sual soranlara, severek cevap yazıyoruz. Görevimizdir, yazmak da zorundayız.
Abdestin farz olması
Sual: Namaz âyeti Mekke’de, abdest âyeti ise Medine’de inmiştir. Mekke’de namaz abdestsiz mi kılınıyordu?
CEVAP
Hayır, abdestle kılıyorlardı. Abdest almanın farz olduğu Peygamber efendimize bildirilmişti. Hattâ önceki ümmetlere de farzdı. Yani namazı abdestsiz kılan ümmet olmadı. Miracdan önce, Eshab-ı kiram da, namazı abdest alarak kılardı. Eğer abdest âyeti inmeseydi, (Yalnız Kur’an) diyen mezhepsizler, (Kur’anda abdest âyeti yoktur) diyerek Müslümanlara abdestsiz namaz kıldırırlardı. İşte bunun gibi olumsuz durumların meydana çıkmaması için, abdest âyet-i kerimesi inerek abdestin önemi bildirildi. (Redd-ül-muhtar)
Abdest âyeti gelmeden önce, alınan abdestle ilgili Sahih-i Müslim’deki bir hadis-i şerif şöyledir:
Câbir radıyallahü anh, abdest alıp mestleri üzerine mesh edince (Niçin böyle yaptın?) diye sordular. O da, (Ben Resulullah’tan "sallallahü aleyhi ve sellem" böyle gördüm) dedi. Mecmau'I-Beyân adlı eserde deniyor ki:
Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" bu âyet ininceye kadar her amelini abdestli yapardı. Hattâ sorulan suallere bile abdestsiz cevap vermezdi. Şu hâlde abdestin, vahy-i gayri metlü olduğu gibi, eski şeriatlardan beri devam ettiği de anlaşılmaktadır. Çünkü Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" abdest alıp, (İşte bu aldığım abdest, benim ve benden önceki Peygamberlerin abdestidir) buyurmuştur. (Dürer ve Gurer)