CEVAP
Planları ve oyunları çoktur, fakat özellikle, eski âlimlere olan itimadı yıkıp, sonra bu âlimlerin naklettikleri hadisleri uydurma sayıp, daha sonra da, Kur’an-ı kerimi yanlış yorumlayıp dini yıkmaya çalışıyorlar. İç ve dış düşmanların ilk hedefi eski âlimlere olan güveni yıkmaktır. Bu yıkılırsa, (Hadisleri zaten onlar nakletti, onlar cahildi, teknolojiden haberleri yok) diyerek hadislere olan itimadı da yıkacaklar. Hadislere olan itimat yıkılınca, Kur’an-ı kerime olan itimadı yıkmak artık kolaylaşır. Mezhepleri birleştirip herkesi mezhepsiz yapmak, Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmak, halifeleri gözden düşürmek, ictihad kapısını kırarak açmak, hadislere olan itimadı sarsmak, meal okumayı teşvik gibi işler yapılmaktadır.
Misyonerlerin ve din düşmanlarının ilk hedefi, âlimler köprüsünü yıkmaktır. Bu köprü yıkılınca, öteki köprüleri geçmek zaten imkânsızdır. Medyada durmadan, eski âlimlerin cahil oldukları, teknolojiyi bilmedikleri için yanlış hükümler verdikleri vurgulanmaya çalışılıyor. Hâlbuki eski âlimlerin, kendilerinden sonrakilerden daha bilgili olacağını bizzat Peygamber efendimiz bildirmiştir:
(En iyi insanlar benim asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tâbiîn]dir. Onlardan sonra da en iyiler onlardan sonra gelenler [Tebe-i Tâbiîn]dir. Onlardan sonra gelenlerde yalan yayılır.) [Buhârî]
(Her asır, öncekinden daha bozuk olur. Böylece Kıyamete kadar hep bozulur.) [Hadika]
(Bir âlim ölürse, İslam’da bir gedik açılır. Kıyamete kadar bu boşluk doldurulamaz.) [Deylemî]
Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, sonraki gelen hainlerin, önceki âlimleri kötüleyeceklerini mucizeyle bildiği için, (Âhir zamanda, sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak) buyurdu. (İbni Asakir)
Önceki âlimler çok kıymetlidir. İki âyet meali:
(Bu misalleri ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43]
(Bilmiyorsanız âlimlerden sorun!) [Nahl 43]
Üç hadisi şerif daha:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]
(Âlimler, benim ve diğer nebilerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]
(Âlimler, kurtuluş rehberleridir.) [İbni Neccar]
Eshab-ı kiram kötülenince, hadis-i şerifleri toplayan onlar olduğu için, hadis-i şeriflere gölge düşürülmüş olur. Kur’an-ı kerimi de onlar topladığı için aynı gölge Kur’an-ı kerime de düşürülmüş oluyor. Nitekim (Bazı âyetleri keçi yedi) diyenler olduğu gibi, (Hazret-i Ali’deki Mushaf çok daha büyüktür) diyen İbni Sebeciler de az değildir.
Âyet ve hadislere gölge düşürmek için, Eshab-ı kirama dil uzatılıyor. Hâlbuki Eshab-ı kiram, her bakımdan üstün, her bakımdan âlim ve hepsi de cennetliktir. Bir âyet-i kerime meali: (Mekke’nin fethinden önce, Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramın, fetihten sonra Allah için veren ve savaşan Eshab-ı kiramdan dereceleri daha yüksektir. Hepsinin derecesi eşit değildir, ama hepsi için Hüsna’yı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
Bir hadis-i şerif: (Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
Bütün insanların en üstünü olan bu büyük zatlara, nasıl dil uzatılabilir?
İbni Sebeciler, (Müslüman Müslümanla savaşmaz) diyerek, Hazret-i Ali ile savaşan Eshab-ı kirama kâfir diyorlar. Hâlbuki iki Müslüman ordunun savaşabileceği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İki tarafa da kâfir denmez, çünkü Kur’an-ı kerimde mealen, (Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa, aralarını düzeltin!) buyurulmuştur. (Hücurat 9)
Bâtıl güçler, Eshab-ı kirama ve âlimlere olan itimadı yıkmakta epey yol aldıkları için, hadis-i şeriflerin çoğuna uydurma diyorlar. Birçok hadis-i şerife uydurma damgasını basıyorlar. Böylece onları nakleden âlimlere de dil uzatmış oluyorlar, çünkü hadis uydurmanın vebali çok büyüktür. Bir hadis-i şerifte, (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine hazırlansın) buyuruluyor. Uydurma dedikleri hadisleri nakleden hadis âlimlerinin hâşâ cehennemlik olduğunu söylemiş oluyorlar.
Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadisler böyle damgalanınca, Kur’an-ı kerimi istedikleri gibi yorumlayabiliyorlar. (Namaz iki vakittir, üç vakittir, altı vakittir, tesettür farz değildir, tavuktan, balıktan kurban olur) gibi saçmalıklar ortaya atıyorlar. (Oruç kefareti diye bir şey yok) diyebiliyorlar. Herkesin meal okumasını teşvik ediyorlar. Böylece farklı görüşlerin meydana çıkmasına, yani dinde anarşiye çalışıyorlar. Bu oyunlara gelinmemeli.
Hadis-i şeriflere aykırı ne varsa, rahatça söyleyebiliyorlar. Kur’an-ı kerimi yanlış şekilde tevil edip, yeni görüşler çıkarmak sûretiyle dini bozmaya ve yıkmaya çalışıyorlar. Bu türedilerin bir kısmı da, mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak istiyorlar. Mason Abduh’un çömezi Reşit Rıza ile onları taklit eden mezhepsizler, mezheplere saldırıyorlar. Hâlbuki dört hak mezhep kardeştir. Birinde yapılması güç olan şey, ötekine göre yapılır. Bunun için Peygamber efendimiz, (Âlimlerin farklı ictihadları [amelde mezheplere ayrılmaları] rahmettir) buyuruyor. (Beyhekî)
Türedilerin bir kısmı da, asırlardır gelen halifelerin gerçek halife olmadığı, onların hilafetinin sahih olduğunu söyleyen binlerce âlimin de, gerçek âlim olmadığı, dolayısıyla bu âlimlerin sözlerine itimat edilemeyeceği gibi yıkıcı sözleri yaymak istiyorlar. Âlimlere itimat sarsılınca, onların bildirdikleri dine de itimat kalmaz.
Modern mezhepsizler de, geri kalışımızı yeni ictihadlar yapılmayışına bağlamaya çalışıyorlar. (Günün gelişen şartlarına göre, ibadetleri yeniden gözden geçirmek gerekir) diyorlar. Hâlbuki dinimiz eksik değildir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Dininizi tamamladım) buyuruluyor. (Maide 3)
Din zamana göre değişmez
Din, ibadet günün şartlarına göre değişmez. Din eksik değildir. Eksik denirse, Allahü teâlânın (Dininizi tamamladım) kelamı hâşâ yalanlanmış olur. Mezhepsizler, dinimizi, günün şartlarına göre değiştirmeye kalkıyorlar.
Misyoner kılıklı kimseler de, (Kur’anın indiği dönemde Yahudi ve Hıristiyanlar kâfir olduklarından dolayı, Müslüman olmak için La ilahe illallah Muhammedün Resulullah demek şarttı, şimdi sadece La ilahe illallah demek yeter. Böyle inanana İsevi Müslüman, Musevi Müslüman denir) diyorlar. İslamiyet’i içten yıkmak için, çeşitli oyunlar oynanıyor.
Din düşmanlarının bu oyunlarına bilmeden alet olmak gaflet, bilerek alet olmaksa hainlik olmaz mı?