Dinimize, Ehl-i sünnete hizmet edenler, bir vücut gibi olmalıdır. Sadece bir parmak acısa, rahatımız kaçar. O parmağın iyileşmesi için bütün vücut seferber olur. Hizmete iştirak eden her kişi, vücudun bir uzvu, bir parçası gibi olur. Hiçbir parçanın diğerine üstünlüğü olmaz. Hepsi ayrı ayrı bir vücudu tamamlar.
Bir saat, ancak doğru çalışır, doğru kurulur ve zamanı doğru gösterirse işe yarar, faydalı olur. Saatin doğru çalışması içindeki çarkların kırık, paslı olmamasına, birbiriyle uyumlu çalışmasına bağlıdır. Hizmetlerde de, bir saatin çarkları, vidaları gibi, herkes birbirine karşı sorumluluğunu bilmeli, edepli, hürmetkâr ve uyumlu olmalıdır. Kalb kırmamak, gıybet etmemek ve başkasının işine karışmamak lazımdır. Böylece hizmetler, doğru çalışan bir saate benzemiş olur. Eğer akrep ve yelkovan, zamanı yanlış gösterirse, hizmetler çabucak aşınır ve silinir gider. Çünkü yanlış çalışan saat, markası ne olursa olsun, faydalı olmadığı için kullanılmaz, çöpe atılır. Onun için hizmetlerin itibarı korunmalıdır. Herkes, kendine düşen vazifeyi en iyi şekilde yapmalı. Allah korusun, hizmetlerin çöpe gitmesine sebep olmak felakettir.
Başarı arttıkça, hizmetler büyüdükçe idareciler büyümemeli, yani kibirlenmemeli, aksine tevazu sahibi olmalı. Geçimsizliğe sebep olmamalı, kimseyi üzmemeli. Bir bahçıvan bir gül yetiştirmek için binlerce dikene bakar, onlara da su verir. Gül kokar, diken batar. Gül olamayan, diken bari olmamalı. Birini üzen, diken gibi batmış demektir. Bir kişiden ne olur dememeli. Dini yıkan da, yapan da bir kişidir.
İnsanlar öğrenmeyi sever, fakat öğretilmeyi sevmez. Büyük bir zat sohbetlerinde fıkra da anlatır, latifeler yaparmış. Hattâ talebelerine de anlattırır, hep beraber gülerlermiş, sonra sohbete devam edermiş. Bir gün talebelerine, niye fıkra anlattığının sebebini şöyle anlatır:
(Şimdiki insanlar, nasihat istemiyorlar, bir şey bilmeyen kimse durumuna düşmeyi gururlarına yediremiyorlar. Bu da kibirden kaynaklanır. Onlara fark ettirmeden latife arasında bir şeyler vermeye çalışıyoruz.)