CEVAP
Eğer o sözü İbni Teymiyye söylemiş olsaydı, altın yaldızla yazdırıp duvara asarlardı. Onlar özellikle Hazret-i Mevlana’ya hep ters bakarlar. Yani her sözünde yanlış ararlar.
Hazret-i Mevlana, aklı tenkit etmiyor, (İlim ve marifet sahibi büyük bir zatı bulunca, kendi aklımı onun aklından üstün görmem. Aklım bana, böyle büyük bir hocayı bulmamda yardım etti. Bundan sonra hocama tâbi olur, onun bildirdiği yolda giderim) demek istiyor.
Resulullah'ın vârisi olan Ehl-i sünnet âlimi veya mürşid-i kâmil, bizim göremediğimiz çok şeyi görür. Mesela, Hudeybiye Anlaşması’nda, müşrikler, akla aykırı ve çok ağır şartlar ileri sürdüler. Resulullah, (İmzalayalım) buyurunca, oradaki Eshab-ı kiramın hepsi akıllarını atıp (Peki) dediler. Çok geçmeden bu anlaşma müşriklerin aleyhine oldu. (Bu maddeyi kaldıralım) diye geldiler. Böylece Eshab-ı kiram, akıllarını bırakıp Resulullah'a uymakla isabet ettiklerini anladılar.
Hudeybiye Anlaşması’na göre, bir müşrik, Müslüman olursa, Müslümanlar bunu aralarına alamayacak, o kişi perişan olacak, tekrar müşrik olmaya zorlanmış olacaktı. Müslüman olduktan sonra tekrar mürted olanı ise, müşrikler tekrar saflarına alacaktı. Görünüşte bu anlaşma, Müslümanların aleyhine idi. Peygamber efendimiz, neticeyi peygamberlik nuruyla görüp imzaladı. Anlaşma Müslümanların lehine neticelenince, müşrikler, anlaşmayı bozmak zorunda kaldılar. (M. Ledünniyye)
Hudeybiye Anlaşması’nda olduğu gibi, yanlış gibi görünen bazı şeylerin doğru olduğu, doğru görünen şeylerin ise, yanlış olduğu zamanla anlaşılabiliyor. Bir âyet-i kerime meali:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
O hâlde, Hazret-i Mevlana’nın buyurduğu gibi, aklımız almasa da, Allah'a, Resulullah'a ve Resulullah'ın vârisleri olan âlimlere uymak gerekiyor. Bir beyt:
Göz dese de, bu çöldür, din, göl derse o göldür,
Hak emri karşısında, göz ve aklını öldür!