CEVAP
Sadece Kelime-i şehadet söylemek yetmez. Önceki bâtıl dinini terk ettikten sonra, Amentü’de bildirilen altı şarta da inanmak lazımdır. Amentü’nün ilk şartı Allah’a imandır. (Allah'a inandım) demek de yetmez. Allah’a nasıl inanıyor? Her şeyi yaratana mı inanıyor? Yoksa hiçbir şeyden haberi olmayan bir puta mı? Bunun için Allahü teâlânın, sıfat-ı zatiyye ve sıfat-ı sübûtiyye denilen sıfatlarını bilmek gerekir. Allahü teâlâya, böyle sıfatlarını bilerek inanmak gerektiği gibi, meleklere de, peygamberlere de sıfatlarıyla inanmak gerekir. Mesela, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını bilmek gerekir. Peygamberlerin sıfatlarını, mesela, yalancı olmadıklarını, hiç günah işlemediklerini bilmek, diğer şartlara da, bildirildiği gibi inanmak lazımdır. Bunlardan biri noksan olursa, o iman geçerli olmaz.
Bütün bu şartlara inandıktan sonra, İslam Ahlakı kitabında bildirilen şu şartları da, yerine getirmek gerekir. Kelime-i şehadeti söylemenin dört şartı vardır:
1- Dille söylerken, kalb hazır olmak: Kalb hazır olmadan yani ne söylediğinin farkında olmadan, rastgele Kelime-i şehadet getirmek geçerli olmaz.
2- Mânâsını bilmek: Kalb hazır, fakat ne söylediğini bilmiyor. Bu da geçerli olmaz. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ve onun Resulü Muhammed aleyhisselama inandığını bilmesi şarttır.
3- Hulus-i kalble söylemek: Kalb hazır, ne söylediğini de biliyor, fakat ihlâslı değil. Söyle dedikleri için, şaka veya bir menfaat için, yani inanmadığı hâlde söylüyor. Bu da geçerli olmaz. Gerçekten inandığı için söylemesi gerekir.
4- Hürmetle söylemek: Bunların hepsi tamam, ama saygısızca, hiç önem vermeden, Müslüman olmak da neymiş dercesine, tazim göstermeden, alaylı bir şekilde söylemek de geçerli olmaz.
Kelime-i şehadetin dört şartına uyulsa da, hubb-i fillah buğd-i fillah yoksa, imanı geçerli olmaz. Yani sevdiği de, sevmediği de, Allah için olmalı. Bu, imanın esasıdır, şartıdır. (Allah için seven, Allah için buğzeden, gerçek iman sahibidir) hadis-i şerifi, bunu açıklamaktadır. (Ebu Davud)