İslamiyet üç kısımdır:
1- İlim: İslamiyet’in en büyük düşmanı cehalettir. İlim öğrenmek farzdır. Farzları, haramları öğrenmek farz, vacibleri öğrenmek vacib, sünnetleri öğrenmek sünnettir. (Erkek olsun kadın olsun, Müslümanların ilim öğrenmesi farzdır) buyuruyor Peygamber efendimiz. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeli.
2- Amel: Öğrenilenler tatbik edilmelidir. İlaç, kullanmak içindir. Dağda kalan kimsenin yanında, çeşitli silahlar bulunsa, bunları kullanmasını iyi bilse ve çok cesur olsa, kendine hücum eden aslana karşı kullanmadıkça, bu silahların faydası olur mu?
3- İhlâs: Kalbin dünya sevgisinden tasfiyesi yani temizlenmesi için uğraşmak vacibdir. Merhum Hocamız buyuruyor ki:
(Ahlâk bilgilerini öğrenmek, mesela İslam Ahlâkı kitabını okumak farzdır. Bu bilgileri öğrenip onları yapmaya çalışmakla da kalb temizlenir. İslam Ahlâkı kitabındaki kalb hastalıklarını öğrenen, hele hele onları hazmedenin kalbi tasfiye olur. Farzı yapınca, vacib olan kalbin temizlenme işi, kendiliğinden yapılmış olur.)
Şu hâlde, ihlâs elde etmek için, kalbin temizliği şarttır. Mesela namaz kılmak, Kur’ân-ı kerim okumak, salih arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek gibi şeyler, kalbin temizliği içindir. Eğer kalb, nefsin isteklerinden kurtulursa, hemen zikretmeye başlar. Çünkü kalb boş durmaz. İçindeki su boşalınca bardağa hemen havanın dolması gibi olur. Onun için esas zor olan, kalbin ve nefsin temizlenmesidir. Bu da, nefsin isteklerine engel olmakla olur. Nefsin gıdası dünya nimetleri değil, haramlardır. Mübarek bir zat buyuruyor ki:
(Hakiki Müslüman ol, layıkıyla ibadet et, Allah’a teslim ol, istersen dünya saltanatı içinde yaşa! Hiç mahzuru yoktur. Yeter ki sadakatle İslamiyet’e uy!)
İnsanların kalbleri hastadır. Bu hastalığın tedavisi şarttır. Bunun doktoru da, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi büyüklerin ruhlarıdır. Evet, onlar vefat ettiler, ama ruhları bizden ayrı değildir. Onlar vefat etmekle bizi bırakmazlar, bizden ayrılmazlar. Ancak, istifade etmek için mutlaka hatırlamak, anmak, onlara Fatiha okuyarak irtibat kurmak gerekir. Yoksa sadece bakıp geçerler, istifade edemeyiz. Gerek kitaplarını okuyarak, gerekse kabirlerine giderek bir bağlantı kurmalıdır. Onlar zaten feyz vermeye, tedaviye, kurtarmaya hazırdır. Bir adım atana, onlar on adım yaklaşır.