İmam-ı Rabbânî hazretlerinin zamanında da, şimdiki kadar olmasa da, helalle haram, sünnetle bi’dat birbirine karışmıştı. O büyük zat, ta o zaman, (Bid’atler dünyayı kapladığından, dünya, karanlık bir gece gibi görünüyor. Sünnetler çok azalıyor, nurları da, bir karanlık gecede, tek tük uçuşan ateş böcekleri gibi parlıyor) buyuruyor. Şimdi ise, her tarafı daha kötü olan küfür karanlığı sardı. İmam-ı Rabbânî hazretleri bugünkü durumu yani imanla küfrün birbirine karıştığını görseydi, kim bilir neler söyleyecekti? Bunun için âhir zamanda, Ehl-i sünnet itikadına sahip olanın çok şükretmesi lazımdır.
Büyük zatlardan biri talebesine, (Gökyüzüne bir bak, ne görüyorsun?) diye sorar. O da, (Yıldızlar var efendim) der. (Yıldızlar nasıl görünüyor?) buyurur. (Tek tek olanı, üç beş tane olanı var, bazısı daha fazla, grup grup olanlar da var) der. O zat buyurur ki:
(İşte müminlerin iman nuru da, gökteki yıldızlar gibidir. Biz, şu anda nasıl ki gökyüzünü siyah ve yıldızları gruplar hâlinde pırıl pırıl görüyorsak, melekler de, şimdi dünyayı zifiri karanlık içinde, imanlı olanları aynı şekilde pırıl pırıl görüyorlar. Tabiî tek olanı var, üçü beşi bir araya gelenleri var, daha çok olanları var. Ehl-i sünnet itikadı çok kıymetlidir. Allahü teâlâ bu cevheri çöplüğe koymaz. Bu imana sahip olanlar, çok kıymetli ve makbul olmasaydı, Allahü teâlâ, bu kadar kıymetli bir imanı onlara nasip etmezdi.)
Doğru iman Cennetin anahtarıdır. Cennete girmeye sebep olan şey, ibadetler, ameller değil, imandır. İbadetler, imanı korumak içindir. Nasıl ki, en kıymetli pırlanta, birkaç anahtarla açılan, iç içe geçmiş gizli dolapların arkasındaki gizli bir çekmecede saklanırsa, bu kıymetli iman da, ibadetlerle ve amellerle muhafaza edilir. İbadetsiz olmaz, çünkü çok kuvvetli esen bu küfür fırtınasında, bir mum yakıp ortalıkta dolaşmak ve sonra da bu mumun sönmeyeceğini sanmak akıl kârı mıdır? Nasıl ki bu mum, sönmemesi için cam bir fanusa konulursa, iman nuru da namaz kılmak, oruç tutmak, sohbet etmek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumak gibi ibadetlerle muhafaza edilir. Asıl hedef imanı korumaktır. İman korunamazsa sonu felaket olur.