Sual: Selefî biri, (Hadis imamlarının birçoğu, tasavvuf ehlini bid’atçi olarak görmüş, mesela İmam-ı Buharî, İmam-ı a’zama kâfir demiştir. Tasavvuf ehli de, fıkıh ve hadis âlimlerini deccal olarak göstermiştir. Onun için hiçbir tasavvufçunun mezhebi yoktu) diyor. Bunlar iftira değil midir?
CEVAP
Elbette katmerli bir iftiradır. Onlara göre tasavvuf ehli yani evliya, kâfir demektir. Ellerindeki şirk damgasıyla bütün evliya zatları damgalamışlardır. Maksatları, Ehl-i sünnet âlimleri tekfir edilerek, o âlimlere bağlı Müslümanları kâfir olarak göstermektir.
İmam-ı a'zam hazretleri, büyük bir fıkıh âlimidir. Tasavvuf ehli olan Cafer-i Sâdık hazretlerine talebe olmuştur.
İlk meşhur tasavvuf ehli Hasan-ı Basrî hazretleri, büyük bir imam, yani büyük bir âlimdi.
Tasavvuf büyüklerinin hepsi bir mezhebe bağlı idi. Mezhepsiz evliya olmaz. Çünkü dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsinin bir mezhebi vardı. Her biri bir fıkıh âlimine bağlıydı. Mesela Cüneyd-i Bağdâdî, İmam-ı Süfyân-ı Sevrî’nin mezhebinde idi. Abdülkâdir-i Geylânî, Hanbelî; Ebu Bekr-i Şiblî, Mâlikî idi. İmam-ı Rabbânî ve Cerîrî, Hanefî; Hâris-i Muhâsibî, Şâfiî idi "kaddesallahü teâlâ esrârehüm."
Silsile-i aliyye denilen tasavvuf büyüklerinin hepsi mürşid-i kâmil idi. Mürşid-i kâmillerin hepsi de, aynı zamanda müctehid idi. Abdülkâdir-i Geylânî ve İmam-ı Rabbânî hazretleri de, İmam-ı a’zam ve İmam-ı Şâfiî hazretleri gibi birer müctehiddir. Dört mezhebin imamı ve diğer müctehid olan zatların hepsi de mürşid-i kâmildir. Aralarında iş bölümü yaptıkları için kimi fıkıhta, kimi tasavvufta meşhur olmuştur. Müctehid olmayan, mürşid-i kâmil olamadığı gibi, mürşid-i kâmil olmayan da, müctehid olamaz.
Bayezid-i Bistamî, Cüneyd-i Bağdâdî, Celaleddin-i Rumî ve Muhyiddin-i Arabî gibi evliya zatlar, her evliya olan zat gibi, bir mezhebe tâbi olmuşlardır.
Hadis âlimlerine ve fıkıh âlimlerine deccal demek çok çirkin iftiradır. Fıkıh ilmine yani Allahü teâlânın emir ve yasaklarının nasıl yapılacağını bildiren ilme düşman olan kimseler, nasıl evliya olur? İmam-ı Buharî hazretlerinin, İmam-ı a'zam hazretlerini tekfir etmesi de tamamen yalan ve iftiradır. Âlimler, birbirini çok severdi. Cahiller, farklı ictihadı düşmanlık zannediyorlar.
İbni Teymiyyecilerin bu iftirası, tasavvuf ehli olan Ehl-i sünnet âlimlerinin İbni Teymiyye’yi tekfir etmelerinden kaynaklanıyor. İbni Teymiyye de, bazı evliya zatlara kâfir diye saldırmıştır. Selefîlerin, buradan bir genellemeye giderek bütün evliya zatlara kâfir dedikleri anlaşılıyor.
Sızdıran kap
Kibirliyse bir kişi, her şeye hemen kızar,
Bir kapta ne var ise, dış yüzüne o sızar.
CEVAP
Elbette katmerli bir iftiradır. Onlara göre tasavvuf ehli yani evliya, kâfir demektir. Ellerindeki şirk damgasıyla bütün evliya zatları damgalamışlardır. Maksatları, Ehl-i sünnet âlimleri tekfir edilerek, o âlimlere bağlı Müslümanları kâfir olarak göstermektir.
İmam-ı a'zam hazretleri, büyük bir fıkıh âlimidir. Tasavvuf ehli olan Cafer-i Sâdık hazretlerine talebe olmuştur.
İlk meşhur tasavvuf ehli Hasan-ı Basrî hazretleri, büyük bir imam, yani büyük bir âlimdi.
Tasavvuf büyüklerinin hepsi bir mezhebe bağlı idi. Mezhepsiz evliya olmaz. Çünkü dört mezhepten ayrılmak, İslamiyet'ten ayrılmak olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsinin bir mezhebi vardı. Her biri bir fıkıh âlimine bağlıydı. Mesela Cüneyd-i Bağdâdî, İmam-ı Süfyân-ı Sevrî’nin mezhebinde idi. Abdülkâdir-i Geylânî, Hanbelî; Ebu Bekr-i Şiblî, Mâlikî idi. İmam-ı Rabbânî ve Cerîrî, Hanefî; Hâris-i Muhâsibî, Şâfiî idi "kaddesallahü teâlâ esrârehüm."
Silsile-i aliyye denilen tasavvuf büyüklerinin hepsi mürşid-i kâmil idi. Mürşid-i kâmillerin hepsi de, aynı zamanda müctehid idi. Abdülkâdir-i Geylânî ve İmam-ı Rabbânî hazretleri de, İmam-ı a’zam ve İmam-ı Şâfiî hazretleri gibi birer müctehiddir. Dört mezhebin imamı ve diğer müctehid olan zatların hepsi de mürşid-i kâmildir. Aralarında iş bölümü yaptıkları için kimi fıkıhta, kimi tasavvufta meşhur olmuştur. Müctehid olmayan, mürşid-i kâmil olamadığı gibi, mürşid-i kâmil olmayan da, müctehid olamaz.
Bayezid-i Bistamî, Cüneyd-i Bağdâdî, Celaleddin-i Rumî ve Muhyiddin-i Arabî gibi evliya zatlar, her evliya olan zat gibi, bir mezhebe tâbi olmuşlardır.
Hadis âlimlerine ve fıkıh âlimlerine deccal demek çok çirkin iftiradır. Fıkıh ilmine yani Allahü teâlânın emir ve yasaklarının nasıl yapılacağını bildiren ilme düşman olan kimseler, nasıl evliya olur? İmam-ı Buharî hazretlerinin, İmam-ı a'zam hazretlerini tekfir etmesi de tamamen yalan ve iftiradır. Âlimler, birbirini çok severdi. Cahiller, farklı ictihadı düşmanlık zannediyorlar.
İbni Teymiyyecilerin bu iftirası, tasavvuf ehli olan Ehl-i sünnet âlimlerinin İbni Teymiyye’yi tekfir etmelerinden kaynaklanıyor. İbni Teymiyye de, bazı evliya zatlara kâfir diye saldırmıştır. Selefîlerin, buradan bir genellemeye giderek bütün evliya zatlara kâfir dedikleri anlaşılıyor.
Sızdıran kap
Kibirliyse bir kişi, her şeye hemen kızar,
Bir kapta ne var ise, dış yüzüne o sızar.