CEVAP
Bu haber, namazın dindeki önemini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bazı cahiller de, (Yolda namaz mı kılınır? Akşam eve gidince kaza edersin) diyorlar. Namaz, zamanında yapılması gereken vakitli bir ibadettir. Acıkan kimseye, (Şimdi yeme, birkaç gün sonra hepsinin yerine daha çok yersin) demek ne kadar yersizse, (Namazlarını gece kaza edersin) demek bundan daha yersizdir.
Müslüman, işinden ve aşından olacağını bilse de namazını yine kılar. Bu yüzden işinden olan çok Müslüman olmuştur. Namazdan taviz verilmez. Çünkü namazın dindeki yeri çok büyüktür. Otobüsün içinde olur, dışında olur, yol ortasında olur, muhakkak kılması lazımdır. İslam âlimlerinin büyüklerinden Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretlerinin, (Bir vakit namazım kazaya kalmaktansa Allah bin kere canımı alsın!) buyurması namazın önemini göstermektedir. Birkaç hadis-i şerif şöyledir:
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberanî]
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyhekî]
(İman, namaz demektir.) [İbni Neccar]
(Namaz kılmayanın Müslümanlığı yoktur.) [Bezzar]
(Namaz kılmayanın diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym]
Asırlardır Müslümanlar her yerde, her zaman namaz kıldılar. Bir art niyetleri mi vardı? (Birilerine yaranmak için şov yapıyor) diyor. Peki, o birileri kime yaranmak için namaz kılıyor? Elbette her Müslüman Allah rızası için namaz kılar. Allah'a inanmayanlar bunu anlayamaz. Sabah herkes uyurken o kalkıp namaz kılar. O saatte kime yaranacak? Buna nasıl şov denir?
Âşık olmayan aşktan anlamaz. Mecnun’a, (Leyla kara kuru bir kız. Niye onu seviyorsun?) demişler. (Siz, ona benim gözümle baksanız, yanarsınız) demiş. Namaz aşkı olmayan da, namazı şov zanneder.
Dinden imandan ve namazdan haberi olmayan kimsenin, (Her gün her yerde namaz mı kılınır? Kılanların bir art niyeti vardır) diye düşünmesi, ya cahilliktir veya din düşmanlığıdır.
Cilve-i Rabbanî
Sual: Cilve, naz anlamına geldiğine göre, cilve-i Rabbanî, yani Allah'ın nazlanması ne demek oluyor? Böyle söylemek küfür olur mu?
CEVAP
Çok kelimenin, cümledeki yerine göre mânaları değişir. Cilve; tecelli, görünme, dileme, kader, imtihan, marifet, yaratılıştaki hikmet gibi mânalara gelir. İmam-ı Muhammed Masum Farukî hazretleri buyuruyor ki: Hak teâlâ, cilve buyurursa [dilerse], sonradan yaratılmış çaresiz mahlûk âdeme teveccüh eder. (K. Yazılar)
Kaderin cilvesi veya Allah'ın cilvesi de denir. Böyle demekle kader veya Allah kötülenmiş olmaz. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı olur, bunlar da hep Allahü teâlâdandır. Falancanın kaderi kötüymüş demekte mahzur yoktur. (Kaderin cilvesi beni bu hâle getirdi) demek, kaderi kötülemek değildir. İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi büyük İslam âlimleri, Allah'ın cilvesi tâbirini kullanmışlardır. Mübarek oğlu da, (O sevgilinin cilveleri, namazın huşû’ ve edepleri şeklinde bu dünyada görünmektedir) buyuruyor. Burada Allahü teâlâ için sevgili tâbiri de kullanılmıştır.
Ölümü unutur
Şu iki gâfil kimse, ölümü hatırlamaz:
Biri haramdan kaçmaz, biri de namaz kılmaz.