Bir hizmette başarılı olmak için, dengeyi gözetmek gerekir. Hem hizmetin kendisinin sıhhatli olması, hem de insanlara sağlıklı şekilde ulaşması için dengenin sağlanması gereklidir. Hizmet unsurlarının her birinin, tıpkı vücuttaki organlar gibi ayrı ayrı görevleri ve kıymetleri vardır. Uyumlu çalışmaları gerekir. Bir tarafa kıymet verip diğer tarafa gereken önemi vermemek dengeyi bozar. Denge bozulunca da sistem bozulur.
Dengeyi sağlamanın ana unsuru tam bilgidir.
Eğer bilgi idareciye doğru ve eksiksiz gelmezse, yapılan iş bir tarafa doğru eğilir, çünkü gelen bilgi noksandır. Gelen bilgiler harmanlanıp emîre sunulmalıdır. Karar verecek tek merci, emîrdir. Dine hizmette, emîrin dışında hiç kimsenin, tek başına, sorumsuzca adım atması uygun değildir. Aksi hâlde çok büyük zarara girilir.
İslamiyet’in dışına çıkılmış ve denge, temelinden sarsılmış olur. Dünyada ve âhirette, bu hizmetlerin sorumluluğu, emîre aittir. Bütün yardımcıları ise ancak onun müşavirleridir. Bu kadar mesuliyeti olan emîre yardımcı olmanın birinci yolu da, bilgiyi tam ulaştırmaktır.
Yorum katmadan
Su hedefine eksilmeden giderse, vardığı nokta hayat bulur. Suyun ulaşmadığı yer, ölür. Bunun gibi, emîrin istek ve talimatları, en uzak yerdekiler dâhil, bütün görevlilere, en kısa zamanda yorum katmadan ulaşmalıdır. Eğer son noktaya ulaştırılamazsa ve (Emîrimiz, galiba bunu demek istedi, biz bundan şöyle anladık) diyerek, kendi yorumuna göre hareket edilirse, o zaman problemler çıkar.
Burada arzu edilen iki ana nokta var:
Birincisi sürattir ki, mutlaka lazımdır, çünkü süratini kaybeden şirket, devlet ve millet kaybeder. İkincisi sıhhatli bilgidir. Yani, bilgiyi bozmadan en uç noktaya kadar ulaştırmaktır.
Bilgi, hepimizde emanettir. Bilgi olarak, dinimize hizmet ederken edindiğimiz her şey emanettir. Bilgiyi kasten yerine, ehline vermeden, kayıtlara geçirmeden ölenin çenesi kabirde açılmaz.