CEVAP
İftiradan çok, İslâmiyet'e cahilce bir saldırıdır. Dinimizde aklın, ilmin ve düşünmenin önemi büyüktür. Aklın önemi hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Aklı olmayanın dini de yoktur.) [Tirmizî, Ebu-ş-şeyh]
(Kişi, ilmi ve aklı sayesinde kurtulur.) [Deylemî]
(Akıllı kimse kurtuluşa ermiştir.) [Buharî]
(Akıl imandandır.) [Beyhekî]
(Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazalî]
İslamiyet, böyle bildirirken, (Akla önem verilmiyor) demek cahillik değilse iftiradır. Ama akılla her şey hâlledilmez. Aklın sınırı vardır. Sınırından öteye gidilirse akıl çalışmaz, yanlış karar verir.
Akıl bir ölçü aletidir. Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz. Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar dünya işlerinde isabet ettiği hâlde, bazıları yanılabilir.
Aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl, insanlarda eşit değildir. En yüksek akılla en aşağı akıl arasında çok fark vardır. Şu hâlde (Aklın yolu birdir) demek çok yanlıştır. Her işte ve hele dinî işlerde akla güvenilmez. Din işleri, akıl üzerine kurulamaz. Çünkü akıl, bir kararda kalmaz. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder. Çok yanılan bir akla, her sahada nasıl güvenilebilir?
Demek ki akıl, kendi sahasında kıymetlidir. Kendi sahasının dışına çıkınca yanılır. Aklın çerçevesi dâhilinde bilgi sahibi olmaya, yani ilme, dinimiz çok önem verir. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Elbette bilen kıymetlidir.) [Zümer 9]
(Allah, kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.) [Mücadele 11]
(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da, Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, aklını kullanan, düşünen bir toplum için ibretler vardır.) [Nahl 12]
(Geceyle gündüzün meydana gelişinde, Ay’ın, Güneş’in insanlara sağladığı faydalarda, yıldızların Allah’ın emriyle var oldukları, hareket ettikleri konusunda, akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak ibret dersleri vardır) deniyor. Bunlar hakkındaki ilimlerin öğrenilmesi teşvik ediliyor. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İlim öğrenmek, kadın erkek her Müslümana farzdır.) [Beyhekî]
(Beşikten mezara kadar ilim öğrenin!) [Şir'a]
(Allahü teâlâ, İbrahim aleyhisselama "Ben ilim sahibiyim, ilim sahiplerini severim" buyurdu.) [İbni Abdilber]
(Hiç kimse, cehaletle aziz, ilimle zelil olmaz.) [Askeri]
(İlim, peygamberlerin mirasıdır.) [Deylemî]
(İlim ve edepten mahrum olanı Allah rezil eder.) [İbni Neccar]
(Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevabdır.) [Deylemî]
(Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol! Yoksa helak olursun.) [Beyhekî]
(Âlim veya ilim talebesi olmayan bizden değildir.) [Deylemî]
(İlimle yapılan az iş faydalı olur, ilimsiz çok işin kıymeti olmaz.) [Deylemî]
(İlim olan yerde Müslümanlık vardır, ilim olmayan yerde küfür vardır.) [H. L. O. İman]
(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü Allahü teâlâ, "İlim ehline sorun" buyuruyor.) [Taberanî]
(İlmi, fenni al, hangi kaptan çıktığı sana zarar vermez.) [Künuz-ül hakaik]
(Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) [İbni Asakir]
(İlim Çin’de de olsa alın!) [Deylemî, Taberanî, Beyhekî]
Çin’den alınacak ilim, elbet fen ilmi ve her türlü teknolojidir. Bu hadis-i şerifler, dünyanın en uzak yerinde, hattâ kâfirlerde bile olsa ilmi almayı emretmekte, Doğu’dan veya Batı’dan gelme diyerek fenni reddetmemek gerektiğini bildirmektedir. (Mevduat-ül-ulum)
Bu vesikalar karşısında, ateistin cahilce saldırısının hiçbir ilmî değeri yoktur.
Kalbin şifası
Namaz kalbe şifadır, mahzun gönlü şen eder,
Doğru kılınan namaz, çirkin şeyden men eder.