CEVAP
Kesinlikle caiz olduğu anlaşılmaz. Burada bildirilen şudur:
Yine o yazıda, (Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat bilmeli, yapılacak iyi işleri (Yarına bırakmamalı) deniyor. Yoksa farzı geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler vaktinde yapılır, zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak büyük günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra, ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
Farz zaten tehir edilmez. Orada bildirilenler, nâfile ibadetlerdir. Haccın durumu biraz farklıdır. Hac kendisine farz ise, sonraki yıllara bırakması caiz değildir. O yıl gitmesi farzdır, gitmezse günah olur. Eğer sonraki yıllarda hacca giderse, geciktirme günahı affolur. Ama yine vaktinde yapma sevabına kavuşamaz. Farz olan oruç da böyledir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]
Her ibadeti zamanında yapmalı, yarına bırakmamalı. (Helekel-müsevvifun) hadis-i şerifi, (Tevbeyi ve iyi işleri sonraya bırakanlar helak oldu) demektir. (Mektubat-ı Rabbanî 1/133)