CEVAP
Evet, cevap vermemenin vebali büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bildiği hâlde cevap vermeyen âlimin, Kıyamette ağzına ateşten gem vurulur.) [Tirmizi]
(İlmini gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet eder.) [Darimi]
(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü Allahü teâlâ, “Bilmiyorsanız, ilim ehline sorun” buyuruyor.) [Taberani]
İlmin kıymetini bilmeyene, ilim öğretilmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İlmi, ehli olmayana öğretmek, onu kaybetmek demektir.) [İbni Ebi Şeybe]
(İlmi layık olmayana öğreten, domuzun boynuna cevher takana benzer.) [İ. Mace]
Hazret-i Ali, göğsünü işaret edip, (Burada yeteri kadar bilgi vardır. Ancak bunu taşıyabilecek biri olsa, hepsini ona anlatırım) buyurdu. Biri, sualine cevap vermeyen âlime dedi ki:
- Sen, (İlmini gizleyene ateşten gem vurulur) hadis-i şerifini bilmiyor musun?
- Eğer sözümü anlayabilecek birine söylemezsem, o zaman bana gem vurulur.
Kur’an-ı kerimde, (Sefihlere, akılsızlara malınızı vermeyin) buyuruluyor. Mal verilmezse, ilim hiç verilmez.
Ona ilim vermek fitneye sebep olur. (İhya)
Lüzumsuz sual soranlara da cevap verilmez.
Yanlış fetva vermek
Sual: Dinî suallere yanlış cevap vermenin vebali nedir?
CEVAP
Bunun vebali çok büyüktür. Harama helal veya helale haram diyen küfre girer. Müctehid olmayanın, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladığına göre fetva vermesi caiz değildir. Çünkü âyet ve hadislerden dört mezhebin müctehidleri, farklı hükümler çıkarmıştır. Onun için herkes, kendi mezhebine uymalı, kendi mezhebindeki âlimlerin verdiği fetvaları bildirmelidir. Bilmeden, kitaba bakmadan, caizdir veya caiz değildir demekten çok sakınmalı! Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Fetva vermeye en cüretli olanınız, ateşe girmeye en cüretli olanınızdır.) [Darimi]
Haramdan korkmayan cahildir. Nitekim (Cahil, cüretkâr olur), yani, (Cahil, günah işlemekten korkmaz) denmiştir. Yanlış fetva vermek büyük günahtır. Bir hadis-i şerif meali:
(Bilmeden fetva verene, yerdeki ve gökteki melekler lanet ederler.) [İ. Lal, İ. Asakir]