İnsanlar şu iki şey için, gözlerinden yaş değil, kan akıncaya kadar ağlasalar, onları bir daha geri getiremezler:
1- Dostların ayrılığı: Beraber oturduklarımız, sohbet ettiklerimiz, sevdiklerimiz, birer birer âhirete göçüyorlar. Bir daha geri gelmezler, gelemezler. Zaten iyi insanlara gelmeleri için teklif etsek, kabul etmezler. Kabirde Cennetteki yerini gören bir Müslüman, Cennetten çöplüğe, zindana niye gelsin ki?
2- Kaybedilen vakit: Gençliğimiz, geçen günlerimiz, yeri göğü yıksak bir daha geri gelmez. O fırsat bitti artık. Vaktinin kıymetini bilmeyen, başka neyin kıymetini bilebilir ki?
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, bir yerden geçerken, kürsüde vaaz veren bir zatı görür. Ne anlattığını merak eder, bir kenarda oturup sonuna kadar dinler. O zat özetle şunları söyler:
(İnsan kabre girince, herkesin cevap vermek zorunda kalacağı dört şeyi soracaklar:
1- Malı, parayı nereden kazandın? Nasıl, nereye harcadın?
2- Allahü teâlânın verdiği bu kıymetli vücudu nerede, hangi yolda yıpratıp tükettin?
3- Öğrendiğin ilimlerle amel ettin mi? İnsanlar bu ilminden nasıl faydalandı? Bunlarla Cenab-ı Hakk’ın rızasını nasıl kazandın veya kaybettin?
4- Vaktini nerede, nasıl değerlendirdin?
Müminlerin en kıymetli varlığı vaktidir. Çünkü dünyada bir kelime-i tevhid söylemek, âhirette teraziyi değiştirebilir. Allah dersin, Cennete gidersin. Sonra hesap gününde, yanlış işlerinden dolayı terazide bir sıkıntı olursa perişan olursun.)
Vaaz bitince, Cüneyd-i Bağdadi hazretleri o zatın yanına gider. Cüneyd-i Bağdadi hazretlerini görünce çok utanıp der ki:
- Efendim siz burada mıydınız? Özür dilerim, sizi göremedim, edepsizlik ettim.
- Senin bu anlattıkların çok kıymetli, çok güzel, ama bu dinleyenler kapıdan çıkınca bunları unuturlar. Ben sana bir cümle söyleyeceğim, bir dahaki sefere, onlara, (Allahü teâlâ seninle beraberken, sen kiminle beraberdin?) dersen belki onu unutmazlar.
Ne muazzam, ne güzel söz! Bunun için, Allahü teâlânın bizi her an gördüğünü hiç unutmazsak, o göre göre nasıl günah işleriz ki? Gördüğünü düşünmeden gafletle geçen her an için de, çok tevbe etmeye çalışmalıyız.