Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, bir gün insanlardan uzaklaşıp biraz dinlenmek için dergâhın dışında bir ağacın altına oturmuş. Orada bir karıncanın, bir ekmek parçasını ağzına alıp, yuvarlayarak büyük bir gayretle taşımaya çalıştığını görür. Ama ekmek karıncadan birkaç misli daha büyük... (Bu nasıl bir iş, nasıl bir gayret) der ve karıncayı takip etmeye başlar. Karınca, uzun bir mücadeleden sonra yuvanın başına gelir. Yuva küçücük, ekmek büyük olduğu için yuvaya bir türlü girmez. Zavallı karınca, gayretinden hiç vazgeçmez, bir oradan uğraşır, bir buradan. Ama girmesi mümkün değil. Bunun üzerine Mevlana hazretleri, (Ya Rabbi, bu insanoğlu ne acayiptir. Bu ekmek yuvaya giremezken, bu kadar evler, hanlar, apartmanlar, mallar, daracık olan mezara nasıl girecek) der.
Hâlbuki onları içeri sokmak mümkündür. Nasıl mümkün? Allah için çalış, Allah için ye, Allah için ver! O zaman hepsi müsbet yazılır, âhiret için olur, hepsi bizimle gider o zaman. Nefis için, şöhret için çalışılırsa, o zaman Allah muhafaza etsin Cehenneme götürür. Değer mi, sonunda mutlaka bırakacağımız şeyi elde etsek ne olur, elde etmesek ne olur? Ama aynı şeyi ölmeden önce âhirete gönderebiliriz, çünkü Allahü teâlâ kendisi için yapılanları ibadet kabul eder, kendimiz için yapılanları ise felaket olarak yazar.
Onun için kendimize gelelim, aklımızı başımıza toplayalım, Allahü teâlâ kullarını niçin yarattığını Kur’an-ı kerimde bildiriyor. (İnsanları ve cinleri yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım) buyuruyor. Hiçbir fark gözetmeksizin bütün yarattıkları için (kullarım) diyor. O yaratmasaydı dünyada hiç insan olmazdı. Kâinatta Cenab-ı Hakkın kudretinin olmadığı zerre yer yoktur. Tıpkı sütün içine karıştırılmış şeker gibi. Bir bardak sütün içine şeker konup karıştırılsa, şeker bunun neresindedir? İşte bunun gibi, kâinatta da, Allahü teâlânın kudretinin olmadığı zerre yer yoktur. Her şey Onunla kaimdir. O ise mutlak kaimdir. Allahü teâlâ, hiçbir fark gözetmeksizin, münafığı da, kâfiri de, mümini de yediriyor, içiriyor, besliyor. Ancak âhirette, Yasin-i şerifte bildirildiği gibi, Allahü teâlâ, (Ey kâfirler, şimdi has kullarımdan ayrılın) buyuracaktır. Has kullarından olmak için çalışmalıdır.