CEVAP
Eğitimci arkadaşın söylediği doğrudur. Görerek inanmak iman değildir. Gördüğünü tasdik etmek olur. Bekara suresinin başında, salihler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. Gayba inanmak esastır. Bir insanı Cennete, Cehenneme götürseler, o da gördüğü için inansa, iman etmiş olmaz. Gördüğünü söylemek olur. Onu herkes yapar. Marifet, görmeden iman etmektir. Şeytan da, Cenneti gördü ve Cennetin olduğunu söylemesi, iman sahibi olduğunu göstermez.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, inanıp tasdik etmektir. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur, Resulü tasdik etmiş olmaz. Yahut Resulle aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanamaz. (S. Ebediyye)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Akıl, kuruntu, hayâl Allah’a yaklaşamaz. Hiçbir şeye benzemeyen ve akılla anlaşılamayan yaratıcıya, gayb yoluyla inanmaktan başka çare yoktur, çünkü görerek, düşünerek anlamaya kalkışmak, iman olmaz. Kendi yaptığına inanmak olur ki, bu da iman değildir. (2/9)
Bir kimse, gayba inandıktan sonra, Cenneti, Cehennemi ve melekleri görse, imanı daha çok kuvvetlenmiş olur. Mucize ve kerametler de, imanın kuvvetlenmesine sebep olur. Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, Resulullah'ı, vahyi ve mucizeleri gördükleri, melekle birlikte bulundukları için onların imanları görerek inanmak oldu. Bu üstünlükler, diğer bütün üstünlüklerin temelidir. Eshab-ı kiramdan başkası bu üstünlüklere kavuşamadı. (1/120)
Mucizeye de inanmayan çok kimse oldu. Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görüldüğü hâlde, sihir dediler inanmadılar. Musa aleyhisselamın mucizesine Firavun ve adamları inanmadı.
Kerametlere de inanmayan çok kimse oldu. Kerameti görmek görerek iman değildir. Abdülkadir Geylani hazretlerinin kolunun içinde Cennetin ve Cehennemin görülmesi iman etmeyi gerektirmez. Sihir derler, büyü derler, inanmayan çıkar. Kimi hiçbir şey görmeden inanır, kimi de görünce imanı daha kuvvetlenir. Mucize ve keramet iman etmeyi kolaylaştırır, ama (Kesin olarak iman etmeyi gerektirir) denmez.
Vatanı aslinin değişmesi
Sual: Ankara’da doğdum, Eskişehir’de nikâhım, Bursa’da düğünüm oldu. Bolu’da zifaf oldu. Şimdi İstanbul’da ikamet ediyorum. Bir ay sonra temelli İzmir’e yerleşeceğim. Benim vatan-ı aslim neresidir?
CEVAP
Herkesin vatan-ı aslisi doğduğu yerdir. Evlenince, doğduğu yer vatan-ı asli olmaktan çıkar. İzmir’e yerleşene kadar vatan-ı asliniz Bolu’dur. Yerleşince vatan-ı asliniz İzmir olur.
Salih ana baba hakkı
Sual: Ana baba hakkı neden önemlidir?
CEVAP
Fâsık, sapık veya kâfir ana babanın, ana babalık hakkı olmaz, normal hizmet etme, onları büyütme hakkı olur. Salih ana babanın ana babalık hakkı vardır. Salih ana babayı razı eden, Allahü teâlâyı razı eder. Allahü teâlânın rızası, salih ana babanın rızasındadır. Çünkü doğru imanımızı ilk olarak, salih ana babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşidimizdir. Onun için, salih ana babanın hakkı çok büyüktür.