CEVAP
Evet, bu hadis-i şerif kendi aleyhine delildir, çünkü (Eshabıma düşmanlık bana olan düşmanlıktan ileri gelir) buyuruluyor. Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar, düşmanlıktan dolayı değildi. Hâşâ öyle olsaydı kâfir olurlardı. Hazret-i Ali, (Onlar bizim kardeşlerimizdir, fâsık veya kâfir değildirler) buyuruyor. İki Müslüman ordunun savaşacağı Kur’an-ı kerimde de bildiriliyor. Hücurat suresinin, (Müminlerden iki fırka birbiriyle savaşırsa, aralarını bulun) mealindeki 9. âyet-i kerimesinde, savaşanlara mümin deniyor. Devamındaki, (Müminler elbette kardeştir.
Kardeşlerinizin arasını bulun) mealindeki 10. âyet-i kerimesi de, bunların mümin olduklarını bildiriyor. Hazret-i Ali’nin sözü bu âyet-i kerimeye uygundur. Cennetle müjdelenmiş on sahabiden olan Talha ve Zübeyr hazretleri, Hazret-i Ali ile savaştığı için hâşâ kâfir veya fâsık mı oldu? Yine, ezvac-ı tahirattan Hazret-i Âişe validemiz, hâşâ fâsık veya kâfir midir? Allahü teâlâ hâşâ, Hazret-i Âişe’nin kâfir olacağını bilemedi mi ki, onu Kur’an-ı kerimde övüyor? Yoksa Allahü teâlâ, yazara göre, hâşâ geleceği bilemediği için mi, onu ve istisnasız bütün Eshab-ı kiramı övdü?
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın tamamını sevdiğini, razı olduğunu ve hepsine istisnasız Cenneti söz verdiğini bildirirken, Resulullah efendimiz de, (Eshabımı sevmeyen beni sevmiş olamaz. Müslümanlığın temeli Eshabımı ve Ehl-i beytimi sevmektir) buyururken, Hazret-i Ali, (Onlar bizim kardeşimiz) derken, bir yazarın, (Ben falanca sahabiyi sevmem) demesi, Allah’ı, Resulullah’ı ve Hazret-i Ali’yi yalanlamak olmaz mı? Onları sevmediği için Resulullah’a düşmanlık etmiş olmaz mı? Nitekim İbni Hacer-i Mekki hazretleri, (Sahabe-i kiramdan birini kusurlu bilmek ve kötülemek, Mücadele suresinin (Allah, onların hepsinden razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdırlar) mealindeki 22. âyet-i kerimesine inanmamak olur) buyuruyor. (Sava’ik-ul-muhrika)
Bir âyet-i kerime meali daha:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramın dereceleri, fetihten sonra Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramdan daha yüksektir. Hepsinin derecesi eşit değildir, fakat hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın tamamını sevdiğini, razı olduğunu ve hepsine istisnasız Cenneti söz verdiğini bildirirken, Resulullah efendimiz de, (Eshabımı sevmeyen beni sevmiş olamaz. Müslümanlığın temeli Eshabımı ve Ehl-i beytimi sevmektir) buyururken, Hazret-i Ali, (Onlar bizim kardeşimiz) derken, bir yazarın, (Ben falanca sahabiyi sevmem) demesi, Allah’ı, Resulullah’ı ve Hazret-i Ali’yi yalanlamak olmaz mı? Onları sevmediği için Resulullah’a düşmanlık etmiş olmaz mı? Nitekim İbni Hacer-i Mekki hazretleri, (Sahabe-i kiramdan birini kusurlu bilmek ve kötülemek, Mücadele suresinin (Allah, onların hepsinden razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdırlar) mealindeki 22. âyet-i kerimesine inanmamak olur) buyuruyor. (Sava’ik-ul-muhrika)
Bir âyet-i kerime meali daha:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramın dereceleri, fetihten sonra Allah için mal veren ve savaşan Eshab-ı kiramdan daha yüksektir. Hepsinin derecesi eşit değildir, fakat hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]