CEVAP
Beşeri rejimlerin, sistemlerin, ideolojilerin başına dindar koymakla o sistemler dine uygun hâle gelmez. Dindar liberalist, dindar kapitalist, dindar sosyalist, dindar ateist, dindar komünist, dindar demokrat, dindar evrimci, dindar cumhuriyetçi, dindar faşist, dindar diktacı ifadeleri çok yanlıştır. Bu, temiz necaset, temiz idrar, temiz kan, temiz alkol demeye benzer. Başına temiz kelimesi konmakla, pislik temiz olmaz.
Bir şeyin bir şeye benzer yönlerinin bulunması yani ona bazı yönlerden benzemesi, aynısı demek değildir. Altın bakıra benzer, fakat tamamen farklıdır. Ali ikiz kardeşi Veli’ye çok benzese de, ikisi ayrıdır.
Hıristiyanlar, ateistler ve Müslümanlar, insan olarak birbirlerine çok benzeseler de, ayırt edilmesi zor olsa da, inanç yönüyle çok farklıdır. Elma, söğüt ve ceviz ağaçları, ağaç olarak birbirine benzerler. Biri meyvesizdir, ötekilerin de meyveleri farklıdır. Turunç, portakal, limon da birbirine benzer. Bunların biri ekşi, biri tatlıdır. Yani aynı değildir.
Rejimler, sistemler de birbirine benzer, ama birebir aynısı olmaz. Hattâ cumhuriyet rejimleri bile birbirinden farklıdır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Libya Sosyalist Arap Cumhuriyeti farklıdır. Pakistan İslam Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti de farklıdır. Hiçbiri hilafet rejimi değildir. İslam cumhuriyeti demekle, İslamiyet’e uygun hale gelmez. Başına dindar da konsa, İslamiyet de konsa hilafet rejimiyle farklıdır.
Cumhuriyet rejiminin bile farklı uygulamaları, farklı çeşitleri, fraksiyonları var. O halde, ben cumhuriyetçiyim diyenin, hangi cumhuriyetçi olduğunu açıklaması gerekir. Sosyalist cumhuriyeti mi, laik cumhuriyet mi? Hangi tip cumhuriyetçi olursa olsun, adına İslam cumhuriyeti de dense, hilafet nizamından farklı olur. Yani ben dindar demokratım, dindar cumhuriyetçiyim diyenin hilafet nizamından farklı bir sistemin adamı olduğu anlaşılır.
Bu hususta İskilipli Muhammed Atıf Hoca diyor ki:
İdareler dörttür: Dikta, Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Hilafet. Hilafette, halkın oylarıyla [yahut Hazret-i Ebu Bekir’in yaptığı gibi tayinle veya Hazret-i Ömer'in yaptığı gibi şura ile] muayyen vasıfları bulunan kişi, devlet başkanı olarak seçilir. Kendisi vazgeçmedikçe veya ölmedikçe veya azlini gerektirecek bir sebep bulunmadıkça halifenin başkanlığı devam eder. [Oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur.] Oyla seçilmesi Cumhuriyet’e benzer. Tayini ve azli, belli kimselerin oylarıyla olduğu için Meşrutiyet’e; idaresi, kanunların tatbikinde gayet geniş yetkilere haiz olduğu için diktaya benzer. Başkan, belli bir müddet için seçilmediğinden, Cumhuriyetten bu bakımdan da farklıdır. Kısacası İslâmiyet, her üç sistemden de farklıdır. (Medeniyet-i şeriyye)
Atıf Hoca’nın dediği gibi hilafet, beşeri sistemlerin hepsinden farklıdır. Dindar demokrat ve dindar cumhuriyetçi olan bir kimsenin, hilafetçi olması mümkün değildir. Hilafetçi olana da, dindar diktacı veya dindar cumhuriyetçi denemez. Dindar diktacı demekle dikta rejimi meşru hâle gelmez.