Sual: Maide suresinin, (Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek veya giydirmek yahut bir köle azat etmektir. Bunları yapamayan üç gün oruç tutar. Yeminlerinizin kefareti budur) mealindeki 89. âyetinde bildirilen yedirmenin veya giydirmenin kıymeti, fakire verilemez mi? Fıkıh kitaplarında bu husus nasıl açıklanmıştır?
CEVAP
Fıkıh kitaplarımızda deniyor ki:
Sarık ve mest, elbise olarak caiz olmaz. Yemek bedeli olarak, caiz olur. Şayet, her fakire birer sarık verilir; bu da, gömlek veya uzun don olmaya müsait olursa, caiz olur, değilse elbise olarak caiz olmaz, fakat kıymeti bir fıtra miktarı olursa, yemeğe bedel olarak caiz olur.
On fakire bir elbise verilse de, bunun kıymeti, her fakire verilecek bir elbise bedelinden de fazla olsa, bu elbise yerine caiz olmaz. Ancak, yemek yerine olur.
Yemin kefareti için, eski bir elbise verse, şayet yeni elbisenin dayandığı müddetin yarısından az zaman dayansa bu caiz olmaz; fazla dayanırsa caiz olur. Kıymetine değer verilmez.
Bir kimse bir fakire, bir defada on elbise verse, yemekte olduğu gibi bu caiz olmaz.
On fakire bir hayvan verse de, kıymeti on elbiseye veya on yemeğe bedel olsa, kıymeti itibariyle, elbiseden bedel caiz olur. Verilen dirhemler de [gümüş paralar da] böyledir, yani kıymeti, elbiseye değil de, yemeğe bedel olursa caiz olur.
Yemin kefareti için, ölü kefenlemek; mescid yapmak veya ölünün borcunu ödemek caiz olmaz. Yolda kalmışa verilirse caiz olur.
Buğdaydan veya undan yarım sa’ olmak üzere, on fakire ayrı ayrı vermek veya arpadan birer sa’ vermek gerekir. Bir kimse, bir fakire buğday, diğer bir fakire de, arpa verse, caiz olur. Bir kimse beş fakiri doyursa, beş fakire de elbise giydirse, eğer yedirdiği tam bir temlik ise, caiz olur. Temlik, yemeğin bedelini bizzat fakire verip, fakiri o meblağa sahip etmek demektir. (Fetava-i Hindiyye)
Yemin kefareti için, bir köle azat etmek veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurmak yahut on fakire orta halli insanlara elverişli, üç aydan fazla dayanacak ve bedenin çoğunu örtecek bir kat elbise vermek gerekir. Elbise yerine yalnız don caiz olmaz. Ancak donun kıymeti akşamlı sabahlı bir fakiri doyuracak kadar yani bir fıtra miktarı değerde olursa, kıymeti itibariyle caiz olur. (Dürr-ül-muhtar)
Tefsirlerde ve fıkıh kitaplarında sirke, zeytinyağı, başa giyilen sarık, peynir gibi maddelerin de verilebileceği yazılıdır. (Kurtubi)
Yemin kefareti olarak, on fakire bir kere veya bir fakire on gün, her gün bir kere yarım sa’ buğday, un veya ekmek yahut bu değerde başka mal, altın, gümüş para temlik etmek [vermek] de olur. [Bir fıtra değerinden aşağı olmamak şartıyla] kumaş, havlu, mendil, çorap, et, pirinç, çamaşır, terlik, ilaç veya din, fen, ahlak kitabı verilebilir. (S. Ebediyye)
Namaz kılanı öpmek
Sual: Namaz kılarken eşim beni öpse namazım bozulur mu?
CEVAP
Eş denince kadın mı erkek mi olduğu anlaşılmıyor. Karıya da, kocaya da eş deniyor. Kadın mı kocasını öpüyor, yoksa kocası mı hanımını öpüyor?
Şehvetlenmezse de, kocası tarafından öpülen kadının namazı bozulur, fakat şehvetlenmezse, karısı tarafından öpülen kocanın namazı bozulmaz, şehvetlenirse, onun da bozulur, ancak namaz kılan öpülmez, çünkü öperek namazı bozdurmak haramdır.
Diş çürüğünü tedavi
Sual: Diş çürüğü, bir yara, bir hastalık olduğuna göre, diş dolgusu zaruret değil midir?
CEVAP
Diş çürüğünü tedavi ettirmek elbette zarurettir, çünkü çürük, başka hastalıklara sebep olarak, ölüme kadar götürebilir. Diş dolgusuyla diş çürüğünün tedavisi ayrı şeydir. Diş dolgusu, çürüğü tedavi etmiyor. Dolgu, diş çürüğü tedavi edildikten sonra yapılıyor. Tedavi ile dolgu karıştırılmamalı. Çürüğün tedavisi zarurettir, dolgu ise bir ihtiyaçtır. Bunun için dolgu yaptıranın, gusül, abdest ve namazda Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklit etmesi gerekir.