CEVAP
Müminlerin dostlarının kimler olduğunu, Allahü teâlâ mealen şöyle bildiriyor:
(Sizin dostunuz ancak, Allah ve Resulüyle, namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve Allah’ın emirlerine boyun eğen müminlerdir.) [Maide 55]
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de, onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Âl-i İmran 28]
Âlemlere rahmet
Sual: (Yaratılması ve kendisi değil, sadece peygamberliği rahmettir) denilerek, Enbiya suresinin, (Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik) mealindeki 107. âyetinin, (Âlemlere bir rahmet olmak için, seni elçi gönderdik) diye tevil edilmesi caiz midir?
CEVAP
Asla caiz değildir. (Kendisi değil, peygamberliği rahmettir) denilerek Resulullahın kendisinin, önemli bir şahsiyet olmadığı belirtiliyor. Bir insan, vasıflarıyla değer kazanır. Peygamberliği rahmet olunca kendisi niye rahmet olmasın ki? Peygamberlik sıradan birine mi verilmiş de, böyle söyleniyor? Âyet-i kerimede açıkça, (Seni rahmet olarak gönderdik) buyuruluyor. Kendisi rahmet olarak gelince, peygamberliği de elbette rahmet olur.
İbni Abbas hazretleri, bu âyetin tefsirinde, (Muhammed aleyhisselam, bütün insanlara rahmettir) buyurmuştur. (Kurtubi)
Sadakallahül-azîm demek
Sual: (Kur’an-ı kerim okuduktan sonra, sadakallahül-azîm demek bid’attir. Çünkü manası, en doğrusunu Allah bilir demektir) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Sadakallah, Allah doğru söyledi demektir.
Sadaka Resulullah, Resulullah doğru söyledi demektir.
Sadakallahül-azîm, (Azîm olan, büyük olan Allah doğru söyledi) demektir.
Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın sözü olduğuna göre, Allah doğru söyledi demek, bid’at olmaz. Asırlardır âlimlerimiz böyle söylemişlerdir.
Hak ile bâtıl
Sual: Hakla bâtılı ayırmak zor mudur?
CEVAP
Hakkı bâtıldan ayırmak en zor iştir, çünkü bugün hak gizlenmiş, bâtıl ise hak şekline bürünmüş, hak gibi görünüyor. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Peri yanaklarını saklamış, şeytan naz ediyor. Şaşırdım kaldım, hayretten aklım gidiyor) buyuruyor. Melek yani hak, gizlenmiş, görünmüyor. Şeytan peri ve melek şekline girmiş, herkese nurlu, güzel görünüyor, her tarafta cilve yapıyor, süslü püslü dolaşıyor, kendini gösteriyor. İnsan nasıl şaşırmasın ki?
Onun için Peygamber efendimiz, hakkı bâtıldan ayırmak için nasıl dua edileceğini, ümmetine öğretmek için, şu duayı okurdu:
(Allahümme erinel hakka hakkan ve erinel bâtıla bâtılan.)
Mânâsı: Allah’ım, bana hakkı hak olarak, bâtılı da, bâtıl olarak tanıt! İkisini birbirine karıştırmayayım.
O halde yapılacak iş, binlerce sapık kitaplar arasından, İmam-ı Rabbanî gibi Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyup hakkı bulmaktır. Peygamber efendimizin bildirdiği şu duayı da her zaman okumalıyız:
(Allahümme, yâ mukallibel kulûb, sebbit kalbî, alâ dînik.)
Mânâsı: Allah’ım, kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak Sensin. Kalbimi, dininde sabit kıl, dininden döndürme, beni Müslümanlıktan ayırma!