CEVAP
Adaletin ne olduğunu bilmediği için ateist böyle konuşuyor. Allahü teâlânın adaletiyle kulların arasındaki adalet çok farklıdır. Yanlış olarak kullara benzetildiği için, ateist işin içinden çıkamıyor. Kendisinin sorguya çekilmesini adaletsizlik olarak görüyor.
İnsanlar arasındaki adalet, bir âmirin, ülkesini idare için koyduğu kanunlar içinde hareket etmesidir. Zulüm ise, bu kanunun dışına çıkmaktır.
Her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâ, hâkimler hâkimi, her şeyin asıl sahibi ve tek yaratıcısıdır. Üstünde bir âmiri, sahibi yoktur ki, Onu bir kanun altında bulundursun. Bundan dolayı, (Allah’ın yaptığı şu iş, adalete uymuyor) denilemez.
Adaletin bir başka tarifi ise kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür.
Kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâ olduğuna, Ondan başka yaratıcı bulunmadığına, hiçbir kimse, hiçbir şeye sahip olmadığına göre, Rabbimizin yaptığı işler, hiç kimsenin malına, mülküne tecavüz değildir. Allahü teâlâ ne yaparsa yapsın, Onun yaptığı işler için, (Adalete uymuyor) denilemez. Yasak ettiği bir şeyi, daha sonra serbest bırakabildiği gibi, önceden serbest ettiği bir şeyi de daha sonra yasaklayabilir. Mülk Onundur, dilediği gibi kullanır. Kimsenin bir şey sormaya hakkı yoktur. Canlı-cansız, insan-hayvan hepsi Onun mülküdür. Dilediği gibi tasarruf eder, hiç kimse bir şey soramaz. Bize konuşma özelliğini veren de odur. Mülk Onundur. Her şeyi ve herkesi yoktan var eden Odur. (Şöyle yapanı Cehenneme, şöyle yapanı Cennete koyarım) diyerek imtihana soktu. Kazananı Cennete, kaybedeni Cehenneme attı. Aslında imtihan yapmadan da, istediğini Cennete, istediğini de Cehenneme koyabilirdi. Mülk Onundur, başkasının malına mülküne tecavüz yok ki, adalete aykırı densin! Allahü teâlâ, yarattıklarının hepsini Cehenneme atsa, yine adaletsizlik olmaz. Başka birisinin malını atmıyor ki, adalete uymasın. Ama O merhamet etmiş, (Şunları yapanı Cennete koyarım) demiş, bu da Onun bir ihsanıdır. Cehenneme atsaydı, bir şey diyebilir miydik, itiraz edebilir miydik? Ateist gibi itiraz edilse de eline ne geçerdi?
Allahü teâlâ dileseydi, ateisti, kedi köpek olarak da yaratabilirdi. Niye beni hayvan yarattın demeye hakkı olmazdı. Bakkaldan çay ve şekeri alırız, kimimiz onunla çay içeriz, kimimiz de helva yapar, yeriz. Şekerin bir şey demeye hakkı var mı? Ne diye falanca bakkaldan aldığını çayda içtin de, beni helva yaptın diyebilir mi? Madem şeker benim malımdır, mülkümdür; onu dilediğim gibi kullanırım. Başkasının, bu şekerle niye helva yaptın demeye hakkı olamaz.
Bir insan domates alır, bununla salata yapar, tuzlu veya tuzsuz yer, domates buna müdahale edemez. Çöpe atılsa da bir şey diyemez. Bütün meyve ve sebzeler böyledir. Hayvanlar da böyledir. Bir kuzuyu keser, kızartır, yeriz, sucuk yaparız, köpeğe veririz. Kokutup çöplüğe atarız. Kuzu bize, niye öyle yaptın diyemez, çünkü mal bizimdir. Kuzuya sorsak, elbette beni kesme der. Yılana sorsalar, ben yılan değil, aslan olmak isterdim veya insan olmak isterdim diyebilir. Yılanın, beni niye inek yaratmadın, beni niye kadın yaratmadın demeye hakkı yoktur.
Asırlar önce, kölelik devri vardı. İnsan kölesini istediği gibi çalıştırırdı. Köleye hiç sorulmazdı. Sorulsa, niye çalışmak istesin, elbette hür olmak isterdi. İşte bütün insanlar da, Allahü teâlânın kuludur, kölesidir. Yoktan yaratılmıştır. Köle nasıl denileni yapmaya mecbursa, biz köleler de bizi yoktan yaratan Rabbimizin emirlerini yapmak zorundayız. Yapmam diyen şiddetli azaba duçar kalır. Yapan ise sonsuz nimete kavuşur.
Allahü teâlânın, insanları yaratmadan önce de, yarattıktan sonra emir verirken de, kimseye bir şey sorması gerekmez. Sorulsa, insanlar niye kul, köle olsunlar ki, hepsi, ben hükümdar, hatta tanrı olmak isterim der.
Kadının, beni niye kadın yarattın, erkeğin beni niye erkek yarattın demeye hakkı olmadığı gibi, hiç kimsenin de, bizi niye yaratıp dünyaya getirdin, niye bunları emrettin, niye bunları yasakladın demeye hakkı yoktur. Bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan insan, kâinattaki her şeyi yoktan yaratan Allah’a karşı nasıl böyle konuşabilir?
Allah’a inanmıyorum diyen ateist, bir arpa, bir üzüm bir karınca yaratabilir mi? Öyle ise inanmam demesi çok yanlıştır, yarın cezasını da ağır şekilde çekecektir. Kendi vücudunun yaratılışına, aya, güneşe bir baksa, muazzam güce sahip bir yaratıcının olduğunu görür. Hazret-i Ali bir ateiste diyor ki:
(Biz inanıyoruz. Diyelim ki, senin dediğin gibi tekrar dirilmek olmasaydı bile, inanıp ibadet etmekle bizim hiç zararımız olmazdı. Bizim inancımız doğru olduğu için, sen sonsuz olarak ateşte yanacaksın.)
Ateist, her ne kadar, ateistim, yani hiçbir şeye tapmıyorum dese de, mutlaka bir şeye tapıyordur. Nefsine, şeytana, aklına, malına, ilmine, gücüne kuvvetine, güzelliğine tapıyordur. Kitaplarda, (Allah’tan başka şeylere tapan, onlarla beraber Cehenneme atılır) buyuruluyor.
Ateist ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. İslamiyet’e göre ise, o Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette, ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl kabul eder? Hâlbuki âhiret hayatı, bir ihtimal değil, binlerce Peygamberin haber verdiği, apaçık bir gerçektir. O halde, biraz aklı ve ilmi olanın, Allah’a ve ahirete inanması gerekir.