Sual: Açıktan işlenen günahın tevbesini mutlaka açıktan yapmak gerekir mi? (Ben şu günahı işliyordum, tevbe ettim) denirse, duymayanlara da duyurmuş olmaz mıyız?
CEVAP
Açık yapıldı diye, her günahın tevbesini açıktan yaparak, günahını başkalarına da duyurmak doğru olmaz. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Günah işleyen, günahını kimseye söylemesin, onu örtsün ve tevbe etsin!) [Beyheki]
(Gece bir günah işleyip sabah kalkınca, “Gece şu günahları işledim” demek, günahı açıkça işlemekten sıkılmamak demektir. Rabbi geceleyin suçunu örtmüşken, sabah kalkıp Allah’ın kapattığı bu örtüyü kaldırıyor.) [Buhari, Müslim]
Tevbeyi açıktan yapmak demek, o günah işlerken görenlere ve o günahı işlediğini bilenlere tevbeyi duyurmak demektir, yoksa bilmeyenlere de duyurmak demek değildir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Gizli işlediğin günaha gizli, açık işlediğin günaha açık tevbe et!) [Taberani]
Tevbenin sahih olması için, açıkça yapılma şartı yoktur, fakat açıkça yapılmazsa, o günahı işlediğini bilenler, o kimseye, günaha devam ediyor diye suizan edebilir. Bunun için, açıkça işlenen günahın tevbesini de mümkünse açıkça yapmalı, günahımızı bilenlere, artık o günahı bıraktığımızı duyurmalı. Duyurulmasa da, tevbe yine sahih olur.
Sual: Tevbe edilen günahlar bir daha işlenmezse affoluyormuş. Peki, bu affolan günahları âhirette herkes görecek mi?
CEVAP
Hiç kimse göremediği gibi, kendisi de bilemeyecektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kul tevbe edince, Allahü teâlâ, onun günahlarını hafaza meleklerine unutturur. Keza bunu onun uzuvlarına ve bilen herkese unutturur. Böylece, ahirette günahlarına şahitlik edecek kimse kalmaz.) [İ.Asakir]
Unutmamak için
Sual: Bir şeyi unutmayıp hatırlamak için saatimi sağ koluma takıyorum. Bunun bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Hiç mahzuru olmaz, iyi olur. Peygamber efendimizin de, bir şeyi unutmamak için, parmak veya yüzüğüne ip bağladığı, hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Hakîm)
İmam-ı a’zam ve kadılık
Sual: (İmam-ı a’zam, Emevî zulmünü ortak olmamak için kadılık yapmayacağını söyleyince, Emevî halifesi tarafından dövülerek öldürüldü) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Ya cahillikten böyle söyleniyor veya kasten, Emevî düşmanlığından dolayı böyle söyleniyor. İmam-ı a’zam hazretleri hicri 150, miladi 767 tarihinde, zâlim olan ikinci Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından Bağdat’ta dövülerek şehit edilmiştir. Emevîlerle bir ilgisi yoktur. Kadılığın, zâlim Abbasi halifesine isyanla da ilgisi yoktur. İmam-ı a’zam hazretlerine kadılık teklif edilince, (Ben kadılık yapamam) buyurdu. (Yalan söylüyorsun) denilince de, (Eğer yalan söylüyorsam, yalancıdan kadı olmaz. Doğru söylüyorsam, doğru söylediğim için kadılık yapamam diyorum) buyurdu.
Kabul etmemesi, devlete kadılık yapılmayacağı için değildi. Zühdü, takvası ve veraı da, ilmi ve zekası gibi son derece çok olduğundan, kabul etmedi. İnsanlık sebebiyle, kulların hakkını gözetmede kusur etmekten korktu. (Kamus-ül-alam)
Tertip sahibi olmak
Sual: Namazda tertip ne demektir?
CEVAP
Namazları sırasıyla kılmak demektir.
Bir günlük beş vakit farz namazla vitri kılarken ve kaza ederken tertibe riayet etmek, yani sıralarını gözetmek farzdır.
Sabah namazına uyanamayan, hutbe okunurken bile hatırlarsa, hemen bunu kaza etmelidir. Bir namazı kılmadıkça ve bunu kaza etmedikçe, bundan sonraki beş vakit namazı kılmak caiz olmaz. Hadis-i şerifte, (Bir namazı uykuda geçiren veya unutan kimse, sonraki namazı cemaatle kılarken hatırlarsa, imamla namazı bitirip, sonra önceki namazını kaza etsin! Bundan sonra, imamla kıldığını tekrar kılsın!) buyuruldu.
[Mesela öğle namazını kılmayı unutup ikindi vakti girse, tertip sahibi kimsenin, önce öğleyi kaza etmesi gerekir. Uyuyup öğle namazını kaçıran kimse de, önce öğleyi kaza ettikten sonra ikindiyi kılar.]
Sabah namazına başlamadan veya namaz arasındayken, vitri kılmadığını hatırlayan kimse, vitri kaza etmeden sabah namazını kılsa, kabul olmaz. Güneş doğmasına, yalnız vitri kaza edecek kadar zaman kalmışsa, ancak bu halde sabah namazı kabul olur. Demek ki, bir namaz vaktinin sonunda, kazayı da kılacak kadar zaman kalmazsa, kazayı önce kılmak lüzumu affolur.
Vakit daraldı sanarak, vakit namazının farzını kılan, sonra daha zaman olduğunu anlasa, kazayı ve sonra vaktin farzını tekrar kılar.
Vaktin namazına başlarken veya namaz içindeyken, kazası olduğunu unutursa, namazdan sonra hatırlasa da, kıldığı namazı kabul olur, çünkü unutmak özürdür.
[Mesela sabah namazını kılarken vitri kılmadığını unutsa, namaz kıldıktan sonra hatırlasa bile sabah namazı sahih olur. Eğer namaz içindeyken hatırlarsa, o namaz sahih olmaz. Önce vitri kılması gerekir. Bir başka örnek: Sabahı kılmadığını hatırladığı halde öğleyi kılarsa öğle sahih olmaz, fakat sabahı kılmadığını unutarak öğleyi kılarsa sahih olur. Unutmak özür oluyor.]
Kazaya kalan namaz sayısının altı olması da, sırayla kılmayı affettiren bir özürdür. Kılmadığı veya kılıp da kabul olmayan farz namazı sayısı altı olan bir kimse, tertip sahibi olmaz. Kaza namazlarının birbiri arasında ve bunlarla vakit namazları arasında sırayı gözetmesi lazım olmaz. Mesela bir farzı kılmayan kimse, bunu hatırladığı halde, beş tane vakit namazı kılsa, bu beşi kabul olmayacağı için, kılınmamış namaz sayısı altı olur. Vitir namazı, burada hesaba katılmaz. Eskiden kazaya kalmış farzlar da hesaba katılır.
Namazlar arasında sırayı gözetmek lüzumunu gideren bir başka sebep, sırayla kılmanın lazım olduğunu bilmemektir. Nass veya icma olmayan şeyi bilmemek özürdür. Mesela, sabahı kılmayan, bunu hatırladığı halde, öğleyi kılsa, bu kabul olmaz. Sonra, sabahı kaza edip, sonra ikindiyi kılsa, ikindi kabul olur, çünkü kıldığı öğlenin kabul olduğunu sanmaktadır.
Beşten fazla kazaları olan, bunları kaza ederken, kılmadığı namaz sayısı altıdan aşağıya inince, sırayı gözetmek lüzumu tekrar geri gelmez. Bunları da sırasız kılabilir. Sonra eda ettiği namaz sayısı, kazaya kalanla birlikte altı olunca, eda etmiş olduğu namazlar, tekrar kabul olur. Mesela, bir farzı veya vitri kılmasa, sonra gelen namazları kılsa, bu namazlar kabul olmaz. Beşinci namazı kılmadan, önce kılmamış olduğu namazı kaza ederse, kıldığı namazlar nafile olmuş olur. Kazayı kılmadan önce kıldığı beşinci namazın vakti çıkarsa, kazaya kalan ile kabul olmayan namaz sayısı altı olur. Bu halde, kılınan beş namaz tekrar sahih olur.
Kıldığı beş namazın her birinde, kazası olduğunu hatırlamak lazımdır. Birkaçında hatırlamadıysa, bunlar hesaba katılmaz. Sabah namazını kılmayan kimse, sonra gelen namazları kılsa, ertesi gün güneş doğarken, kılmış olduğu beş namazın hepsi kabul olur. (S. Ebediyye)