Peygamber efendimiz âlemlere rahmettir. Bu rahmet, kıyamete kadar Onun vârisleriyle yani Ehl-i sünnet âlimleriyle, Silsile-i aliyye büyükleriyle devam etmektedir. Nasıl ki Eshab-ı kiram için en büyük nimet, en büyük saadet, Peygamber efendimize kavuşmaktır, Onun bu vârislerine, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklere kavuşmak, yani onları tanımak, sevmek ve kitaplarını okumak da böyle en büyük nimet, en büyük saadettir. Bu nimete, bu saadete kavuşanlar, çok bahtiyar insanlardır. Kim bu nimete kavuşmuşsa, Allahü teâlânın bu nimetine, bu ihsanına çok şükretmesi gerekir. (Vücudumun her hücresi gelse de dile, şükrünün binde birini yapamaz bile) sözü, bu nimete kavuşanlar için söylenmiştir.
Allah korusun, bu büyükleri incitmek, Peygamber efendimizi üzmeye, Allahü teâlâyı incitmeye kadar gider. Çok tehlikelidir. Tabiî, bu büyükleri direkt olarak hiç kimse üzemez, ama bu büyüklerin yolunda olup da, sözlerini dinlememek veya onların nasihatlerine kalben yahut şeklen muhalefette bulunmak, fiilî olarak kırmaktan daha tehlikelidir. Onlar, (Gıybet, dedikodu etmeyin, kalb kırmayın, birbirinizi üzmeyin) buyuruyorlar. Bu yüzden, birbirimizde hiç kusur, kabahat aramayalım. Daima iyi taraflarımızı görelim. Bir sıkıntı olmuşsa, o günü bitmiş kabul edelim. Dünkü olaylarla yarına çıkmayalım. Biz, bugünü güzel değerlendirmeye bakalım. Bize yapılan kötülükleri de, yaptığımız iyilikleri de unutalım. Allahü teâlâyı ve ölümü ise hiç unutmayalım.
Din büyükleri, evlatlarına, talebelerine, (Endişe etmeyin. Ölsem de sizi yalnız bırakmam) buyurmuşlardır. İmam-ı Rabbani hazretleri vefat ederken, çocukları ağlayınca, onlara, niye ağlıyorsunuz diye sormuş. (Efendim sizden sonra bizim hâlimiz ne olacak? Bize kim sahip çıkacak) demişler. Bunun üzerine buyurmuş ki:
(Vefat ettikten sonra size daha çok faydalı olacağım, size söz veriyorum, çünkü dünyada ne de olsa, dünya hâlleri içindeyim. Beşerî münasebetlerim var, ama vefat ettikten sonra, bütün bu sıkıntılardan da kurtulacağım, size olan faydam, şimdikinden daha fazla olacak, bundan hiç endişe etmeyin! Peygamber efendimizin, tespit edebildiğim, bilebildiğim, bulabildiğim, bütün sünnetlerini ifa ettim. Bir tanesini yapamadım. Vasiyet ediyorum, benden sonra o sünnet yerine getirilsin! O da, benim kızım evlenecek, onun bir erkek oğlu dünyaya gelecek, kızımdan olan o torunumu benim kabrime getirin, omzumun hizasına oturtun, çünkü Peygamber efendimizin, mübarek kızı hazret-i Fâtıma’dan olan torunları hazret-i Hasan’la hazret-i Hüseyin’i omzuna aldığı gibi, kızımdan bir torunum olup da omzuma almadım. Bu hususta da Ona benzemek istiyorum.)
Her Müslüman da, o büyükler gibi, imkân nispetinde, her sünnete uymaya çalışmalıdır.