CEVAP
Telefonda, radyoda ve hoparlörde, hem söyleyenin sesi var, hem de elektrikle mıknatısın hâsıl ettiği metalik ses var. Bu iki ses birbirine çok benzese, hiç ayırt edilmese de birbirinin aynı değildir. Birisi asıl, diğeri bunun benzeridir. Sinema ve televizyonda hareket eden şekiller, resimler gibidir. Hiç kimse, bu resimler, kendilerini meydana getiren asıllarının aynıdır diyemez. Boşanmada, zekât vermede, yazışmalarda vasıta, araç kullanmak, yani bu işleri bir vekile de yaptırmak caizdir.
Telefonla hoparlör, mektup gibi araç olduğu için caiz olmaktadır. Mektupla, boşama, vekâlet caiz olur. Ezanda, namazda ve Kur’an-ı kerim okumada, dinlemede, bizzat kendisinin bu işleri yapması şarttır. Başkası yapsa kendisi yapmış sayılmaz. Mesela bir kimsenin namaz kılışı kameraya alınsa, bu film gösterilse o kişi namaz kılmış olmaz. Birisine, (Git, okunan Kur’an-ı kerimi dinle) denilse, o da dinlese, gönderen bizzat dinlemiş olmaz.
Namazda, o namazı kılan imam ve müezzinin sesinden başka sese uymanın caiz olmadığı bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Onun için zekâtla namaz birbirinden ayrılır. Din kitaplarımızda deniyor ki:
Toprağa konan küçük bir karpuz çekirdeğinden, kocaman bir karpuz meydana geliyor. Bu karpuz o çekirdek değildir. Çekirdek çürüyüp, yok olmuştur. Hoparlörün mikrofonuna söylenen söz de, yok olmakta, başka ses hâsıl olmaktadır. Yani, hoparlörün sesi, insan sesine çok benzediği halde, insan sesi değildir. Müezzinin sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Duyulan ses, imamın, müezzinin sesi değil, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği sestir. Bu sese ezan denmez. Ancak salih Müslüman olan erkeğin kendi sesiyle okuduğuna ezan denir. Hatta kendi sesi olsa da, fasığın, çocuğun veya kadının okuduğuna da ezan denmez. İbadetlere faydalı şeyler ilave ediyoruz demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, kendiliklerinden bir değişiklik yapmazlar.
Yapılan değişikliğin bid’at olup olmadığını anlarlar. Hoparlörün sünnet olmadığı, bid’at olduğu meydandadır, çünkü Peygamber efendimiz, (İbadetleri bizim gibi yapmayan, bizden değildir) buyuruyor. (S. Ebediyye)
Ölünün soykası
Sual: (Soyka evde kalmaz) diyorlar. Ölen kimsenin bütün kıyafetlerini fakirlere vermek mi gerekir, bazılarını hatıra olarak saklamak caiz olmaz mı?
CEVAP
Soyka [ölünün elbiseleri], vârislerinin olur. Vârisleri, paylaştıktan sonra, istedikleri gibi kullanırlar veya başkasına verebilirler. Ev, arsa, elbise gibi bölünemeyen mallar, hediye etmek ve helalleşmek suretiyle de paylaşılabilir.