Sual: Bir kimse, tarlasındaki ağacı hediye edebilir mi?
CEVAP
Hediye edemez. Ağaçtaki meyveyi hediye edebilir. İçinde yemek olan tabağı hediye edip de, (Sadece tabağı hediye ediyorum, içindeki yemeğini hediye etmiyorum) demek caiz olmaz. Bunun aksini, yani tabakla yemeği verip, (Sadece yemeği hediye ediyorum, tabağımı isterim) demek caizdir; çünkü yemek, tabaktan ayrılmayan bir parça değildir. Bunun gibi bu koyunu sana hediye ettim; ama yünü benimdir denmez. Yünüyle hediye edilir. Tarladaki ağacı hediye etmek, bu kuralın dışındadır. Yani tarladaki ağaç hediye edilemez; çünkü ağaç tarlaya bağlıdır. Tarlasız yaşayamaz. Ancak ağaç sökülüp verilebilir. Tarlaya bağlı olduğu sürece hediye edilemez.
Sorgusuz ceza
Sual: (Herkese Lazım Olan İman) kitabında, (Günahkârların hepsini Cennete koysa, Allahü teâlânın fazlına yakışır. İtaat, ibadet edenlerin hepsini Cehenneme atsa, adaletine uygun olur. Çünkü mülk onundur, mülkünü dilediği gibi kullanır) deniyor. Buna kimse itiraz edemez. Ancak, kulun güç yetmeyeceği işi önceki ümmetlere emrettiği bildiriliyor. Kul, ahirette Cehenneme atılırken, (Ya Rabbi, bana gücümün yetmediğini emrettin, ben de yapamadım, beni Cehenneme atman zulüm değil mi) demez mi?
CEVAP
Öyle demesi yanlış olur. Allahü teâlânın, günahsız insanı Cehenneme atması kendi mülkünü kullanmak olup, zulüm olmadığına göre, bu da aynısı değil midir? Bir emri yapmak için gücü yeteni de, yetmeyeni de, Cehenneme atması, kendi mülkünü kullanmak değil midir? Kendi mülkünü kullanmaya kim zulüm diyebilir ki? Burada başkasının mülküne tecavüz yok ki, zulüm denebilsin.
Allahü teâlâ için adalet, kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür. Kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı, Allahü teâlâdır. Ondan başka yaratıcı bulunmadığına ve hiç kimse, hiçbir şeye sahip olmadığına göre, Rabbimizin yaptığı işler, hiç kimsenin malına, mülküne tecavüz değildir. Onun yaptığı işler için, (Adalete uymuyor) denilemez. Yasak ettiği bir şeyi, daha sonra serbest bırakabildiği gibi, önceden serbest ettiği bir şeyi de daha sonra yasaklayabilir. Mülk Onundur, dilediği gibi kullanır. Kimse hesap soramaz. Buna rağmen, iman edip iyi amel işleyenleri Cennete koyacağına söz verdi. Sözünden dönmeyeceğini de bildirdi. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, verdiği sözden asla dönmez.) [Al-i İmran 9, Zümer 20, Rad 31]
İmam-ı Eş’arinin sözleri
Sual: Herkese Lazım Olan İman kitabında, (Eş’arî ve Mutezile mezheplerine göre, mümkün olmayan bir şeyin yapılmasını, Allahü teâlânın emretmesi caiz değildir. Kendisi mümkünse de, insanların gücü yetmediği şeyleri emretmesi de, Mutezileye göre caiz değildir. Eş’arîye göre, bu caizdir; fakat emretmemiştir. İnsanın havada uçmasını emretmek böyledir) deniyor. İmam-ı Eş’ari, Ehl-i sünnetin iki imamından biri olduğuna göre, caiz demesinin sebebi nedir?
CEVAP
Caiz demesi, (Emretseydi, Allahü teâlânın adaletine aykırı olmaz, zulüm olmazdı) demektir. Yine aynı kitapta deniyor ki: Allahü teâlâ için adalet, kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür. Kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâdır. Ondan başka yaratıcı bulunmadığına ve hiç kimse, hiçbir şeye sahip olmadığına göre, Rabbimizin yaptığı işler, hiç kimsenin malına, mülküne tecavüz değildir. Onun yaptığı işler için, (Adalete uymuyor) denilemez. Allahü teâlâ, kullarının kimisine sevab vermeye, kimisine azap yapmaya mecbur değildir. Âsilerin, günahkârların hepsini Cennete koysa, fazlına, ihsanına yakışır. İtaat, ibadet edenlerin hepsini Cehenneme atsa, adaletine aykırı olmaz. (H. L. O. İman)
Allahü teâlâ bu ümmete merhamet ederek, güç yetmeyen şeyleri emretmemiştir. İmam-ı Eş’ari, (Emretmemiştir; ama emretseydi zulüm olmazdı. Çünkü kendi mülkünü kullanmış olur) demek istiyor. Yani Müslümanları Cehenneme, kâfirleri Cennete atsa, adaletine aykırı olmaz; ama Müslümanları Cennete, kâfirleri Cehenneme koyacağına söz vermiştir. Sözünden dönmeyeceğini de bildirmiştir. Yani mümin olarak ölen, garanti Cennete gidecek, kâfir olarak ölen ise sonsuz olarak Cehennemde kalacaktır.